FİKİR VE SANAT ESERLERİ KANUNU’NDA DÜZENLENEN MALİ, MANEVİ VE BAĞLANTILI HAKLARA TECAVÜZ SUÇLARI (FSEK md.71/1, 71/2)

GİRİŞ

Fikri mülkiyet hukukunun amacı yaratıcı fikirlerle ortaya konmuş hususiyet özelliği taşıyan eserlerin fikri mülkiyet hakkı sahiplerini korumak ve yaratıcılığı özendirmektir.  Fikri mülkiyet hukuku romanlardan bilgisayar programlarına, resimler, filmler, TV yayınları ve performanslara, estetik elbise tasarımlarından, ilaçlara, genetiği değiştirilmiş bitki ve hayvanlara kadar uzanan geniş ve çeşitlilik arz eden bir alanda mülkiyet hakları tanımakta ve düzenlemektedir.[1] Günlük yaşamımızda sürekli olarak fikri mülkiyet hukukunun konuları ile ilişki ve temas halindeyiz örneğin dinlediğimiz bir müzik izlediğimiz bir film veya okuduğumuz bir kitap telif hakkı ile korunan bir eserdir.[2]

İngilizcedeki intellectual property ve Fransızcadaki propriete intellectuelle terimleri için Türkçede bazen fikri mülkiyet bazen de fikri ve sınai mülkiyet ya da fikri, sınai ve ticari mülkiyet karşılıkları kullanılmaktadır.[3] Bunların anlamları ve kapsamları özdeştir.3 Nitekim 1970’te ve yürürlüğü giren WİPO sözleşmesi ve 1994 tarihli TRIPS sözleşmelerinin konusunu hem buluşlar (patent), markalar, tasarımlar hem de fikir ve sanat eserleri oluşturmaktadır.[4] Yakın çağda önceleri yalnızca ulusal hukukta koruma alanı bulan fikri mülkiyet hakları sanayi devrimi ve akabinde ticaretin sınırları aşarak yaygınlaşması ve gelişmesiyle uluslararası anlamda da hayli önem kazanmış ve uluslararası antlaşmaların etkinliği bu haklar yönünden gittikçe artmıştır.

Bilgi yapısı gereği çok güçlü ve çağları aşan bir olgudur son yıllarda da kullanımı gittikçe artmıştır. Fikri ve sınai haklar alanındaki değişim, gelişim ve çeşitlilik hayal ötesi bir biçimde hızlanmıştır. Bir yandan salt bir biçimde fikri haklar olarak tanımlanan telif hukuku alanında da, klasik haklardan olan yazar hakkı, eser sahibi hakkı gibi hakların yanında, teknoloji gelişen sosyal yaşam ve ticaretle birlikte iletişimin de hızlı gelişmesi sonucu bağlantılı hakların tanınması ve bu bağlamda internette iletim hakkının ortaya çıkışı ile yeni hak formları gündeme gelmektedir.

Fikri mülkiyet hukuku, bir edebiyat eseri, bilgisayar yazılımı, bir mimari proje ya da karikatür gibi eserlerin içinde bulunduğu konuların, genelde kişisel yaratıcılıktan doğup eserle somutlaşan yaratıcı üretkenliğinden, eser sahibinin hem manevi hem de maddi tatmini ve eserlerin korunabilmesi için hukuksal temel oluşturur.[5]  Bu çalışmamızda dar anlamda FSEK kavramları ele alınmış olup özellikli olarak 71.m üzerinde durulacaktır.

BÖLÜM I

ESER VE ESER SAHİPLİĞİ KAVRAMI,

ESER SAHİBİNİN HAKLARI

Eser, Fikir Ve Sanat Eserleri Kanunu’nda 1/b başlığı altında, “Sahibinin hususiyetini taşıyan ve ilim ve edebiyat, musiki, güzel sanatlar veya sinema eserleri olarak sayılan her nevi fikir ve sanat mahsulleri” olarak tanımlanmıştır.  Söz konusu kanunda eser çeşitliliği bakımından ise numerus clausus ilkesi[6] geçerlidir. Yani eserin, bahsi geçen kanunda belirtilen eser çeşitlerinden olması gerekir.                    

Bir eserin sahibi, onu meydana getirendir.(md./8)

Bir işlenmenin veya derlemenin sahibi, asıl eser sahibinin hakları mahfuz kalmak şartıyla onu işleyendir.(md./8)

Sinema eserlerinde; yönetmen, özgün müzik bestecisi, senaryo yazarı ve diyalog yazarı, eserin birlikte sahibidirler.(md./8)

Canlandırma tekniği ile yapılmış sinema eserlerinde, animatör de eserin sahipleri arasındadır.(md/8)[7]

Eser sahipliğinin birden fazla oluşu halinde  (md/9);

Birden fazla kimselerin birlikte vücuda getirdikleri eserin kısımlara ayrılması mümkünse, bunlardan her biri vücuda getirdiği kısmın sahibi sayılır.

Aksi kararlaştırılmış olmadıkça, eseri birlikte vücuda getirenlerden her biri bütün eserin değiştirilmesi veya yayımlanması için diğerlerinin iştirakini isteyebilir. Diğer taraf muhik bir sebep olmaksızın iştirak etmezse, mahkemece müsaade verilebilir. Aynı hüküm mali hakların kullanılmasında da uygulanır.[8]

Eser sahipliği arasındaki birlik:

Birden fazla kimsenin iştirakiyle vücuda getirilen eser, ayrılmaz bir bütün teşkil ediyorsa, eserin sahibi, sebep olmaksızın onu vücuda getirenlerin birliğidir.

Birliğe adi şirketler hakkındaki hükümler uygulanır. Eser sahiplerinden biri, birlikte yapılacak bir muameleye muhik bir sebep olmaksızın müsaade etmezse, bu müsaade mahkemece verilir. Eser sahiplerinden her biri, birlik menfaatlerine tecavüz edildiği takdirde tek başına hareket edebilir.

Bir eserin vücuda getirilmesinde yapılan teknik hizmetler veya teferruata ait yardımlar, iştirake esas teşkil etmez.

Birden fazla kimsenin iştiraki ile vücuda getirilen eser, ayrılmaz bir bütün teşkil ediyorsa bir sözleşmede veya hizmet şartlarında veya eser meydana getirildiğinde yürürlükte olan herhangi bir yasada aksi öngörülmediği takdirde birlikte eser üzerindeki haklar eser sahiplerini bir araya getiren gerçek veya tüzel kişi tarafından kullanılır. Sinema eseri ile ilgili haklar saklıdır.[9]

FSEK m.9 ve 10’da yer alan düzenlemeler, birkaç kişi tarafından meydana getirilen eser üzerindeki telif hakkının nasıl kullanıldığını tayin etmekte olup, bir eser sahibinin yerine miras yolu ile veya sözleşme ile birden fazla kişinin tayin edilmesi halinde de bu maddeler uygulanmaktadır.[10]

Eser sahipleri, eserleri üzerindeki haklarını, bir işleme gerek duymaksızın yarattıkları anda kazanırlar. Yani eser üzerindeki haklar yaratma ile kendiliğinden ve aslen kazanılmaktadır.[11]

Eser sahiplerinin birden fazla oluşu halinde müşterek eser sahipliği ve iştirak eser sahipliği kavramları karşımıza çıkmaktadır. “Müşterek eser sahipliği” durumu FSEK madde 9’da düzenlenmiştir. Buna göre; “Birden fazla kimselerin birlikte vücuda getirdikleri eserin kısımlara ayrılması mümkünse, bunlardan her biri vücuda getirdiği kısmın sahibi sayılır. Aksi kararlaştırılmış olmadıkça, eseri birlikte vücuda getirenlerden her biri bütün eserin değiştirilmesi veya yayımlanması için diğerlerinin iştirakini isteyebilir. Diğer taraf muhik bir sebep olmaksızın iştirak etmezse, mahkemece müsaade verilebilir. Aynı hüküm mali hakların kullanılmasında da uygulanır.” denmiştir.

Müşterek eser sahipliği daha önceden meydana getirilmiş bağımsız eserlerini bir araya getirilmesi ile de ortaya çıkabilir. Ancak her halükarda ortak eseri oluşturan her bir eser bölümü bağımsız şekilde değerlendirilebilir nitelikte olmalıdır.[12]

İştirak(Elbirliği)  halinde eser sahipliği ise, FSEK madde 10’da düzenlenmiştir. Buna göre; “Birden fazla kimsenin iştirakiyle vücuda getirilen eser ayrılmaz bir bütün teşkil ediyorsa, eserin sahibi, onu vücuda getirenlerin birliğidir. Birliğe adi şirket hakkındaki hükümler uygulanır. Eser sahiplerinden biri, birlikte yapılacak bir muameleye muhik bir sebep olmaksızın müsaade etmezse, bu müsaade mahkemece verilebilir. Eser sahiplerinden her biri, birlik menfaatlerine tecavüz edildiği takdirde tek başına hareket edebilir. Bir eserin vücuda getirilmesinde yapılan teknik hizmetler veya teferruata ait yardımlar, iştirake esas teşkil etmez. Birden fazla kimsenin iştiraki ile vücuda getirilen eser, ayrılmaz bir bütün teşkil ediyorsa bir sözleşmede veya hizmet şartlarında veya eser meydana getirildiğinde yürürlükte olan herhangi bir yasada aksi öngörülmediği takdirde birlikte eser üzerindeki haklar eser sahiplerini bir araya getiren gerçek veya tüzel kişi tarafından kullanılır. Sinema eseri ile ilgili haklar saklıdır.”

Eser sahibi, eseri üzerinde hem eserin bütününü hem de parçalarını kapsayan, mali ve manevi haklara sahiptir. Eser sahibinin yanı sıra bağlantılı hak sahipleri de eser üzerinde birtakım haklara sahiptir.

Hakların kullanılması bakımından FSEK madde 18’e göre; “Mali hakları kullanma yetkisi münhasıran eser sahibine aittir. Aralarındaki özel sözleşmeden veya işin mahiyetinden aksi anlaşılmadıkça; memur, hizmetli ve işçilerin işlerini görürken meydana getirdikleri eserler üzerindeki haklar bunları çalıştıran veya tayin edenlerce kullanılır. Tüzel kişilerin uzuvları hakkında da bu kural uygulanır. Bir eserin yapımcısı veya yayımcısı, ancak eserin sahibi ile yapacağı sözleşmeye göre mali hakları kullanabilir.” denilmiş ve eseri meydana getirenin dışında yani eser sahibi dışında, eser üzerindeki haklardan yararlanmak ancak mali haklarla sınırlandırılmıştır.

Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nda eser sahibinin manevi hakları kanunun 14, 15, 16 ve 17. maddelerinde düzenlenmiştir.

14.Madde’de düzenlenen Umuma arz Salahiyeti:

“Bir eserin umuma arz edilip edilmemesini, yayımlanma zamanını ve tarzını münhasıran eser sahibi tayin eder.

Bütünü veya esaslı kısmı alenileşmemiş olan yahut ana hatları her hangi bir suretle henüz umuma tanıtılmayan bir eserin muhtevası hakkında ancak o eserin sahibi malumat verebilir.

Eserin umuma arz edilmesi veya yayımlanma tarzı, sahibinin şeref ve itibarını zedeleyecek mahiyette ise eser sahibi, başkasına yazılı izin vermiş olsa bile eserin gerek aslının gerek işlenmiş şeklinin umuma tanıtılmasını veya yayımlanmasını menedebilir. Menetme yetkisinden sözleşme ile vazgeçmek hükümsüzdür.

Diğer tarafın tazminat hakkı saklıdır.[13]”  şeklindedir.     

15. maddede vukuu bulan Adın belirtilmesi salahiyeti ise;

’’Eseri, sahibinin adı ile veya adsız olarak ya da müstear adla yayımlama hususunda karar vermek yetkisi münhasıran eser sahibine aittir. Eserin kimin tarafından meydana getirildiği ihtilaflı ise, gerçek sahibi hakkının tespitini mahkemeden isteyebilir. Eser niteliğindeki mimari yapılarda, yazılı istem üzerine eserin görülen bir yerine eser sahibinin uygun göreceği malzeme ile silinmeyecek biçimde eser sahibinin adı yazılır.[14]’’ şeklinde düzenlenmiştir.

Eserde değişiklik yapılmasını menetme yetkisi; “Eser sahibinin izni olmadıkça eserde veya sahibinin adında kısaltmalar, ekleme ve başka değiştirmeler yapılamaz. Kanunen veya eser sahibinin müsaadesiyle bir eseri işleyen, umuma arz eden, çoğaltan, yayımlayan, temsil eden veya başka bir suretle yayan kimse; işleme, çoğaltma, temsil veya yayım tekniği icabı zaruri görülen değiştirmeleri eser sahibinin hususi bir izni olmaksızın da yapabilir.

Eser sahibi, kayıtsız ve şartsız yazılı izin vermiş olsa dahi, şeref ve itibarını zedeleyen veya eserin mahiyet ve hususiyetlerini bozan her türlü değiştirilmeleri menedebilir. Menetme yetkisinden bu hususta sözleşme yapılmış olsa bile vazgeçmek hükümsüzdür.”[15]  denilerek hükmolunmuştur.

Eser sahibinin zilyet ve malike karşı hakları ise ;“Eser sahibi, gerekli durumlarda, aslın maliki veya zilyedinden, koruma şartlarını yerine getirmek kaydıyla, yazarların el yazısıyla yazılmış eserlerinin asıllarından geçici bir süre için yararlanmayı talep etme hakkına sahiptir. Eser sahibinin bu hakkı, bu eserlerin ticaretini yapanlar tarafından eseri satın alan veya elde eden kişilere müzayede ve satış kataloğu veya ilgili belgeler ile açıklanır. Aslın maliki, eser sahibi ile yapmış olduğu sözleşme şartlarına göre eser üzerinde tasarruf edebilir. Ancak eseri bozamaz ve yok edemez ve eser sahibinin haklarına zarar veremez. Eserin tek ve özgün olması durumunda eser sahibi, kendisine ait tüm dönemleri kapsayan çalışma ve sergilerde kullanmak amacıyla, koruma şartlarını yerine getirerek iade edilmek üzere eseri isteyebilir.”[16]  şeklinde düzenlenmiştir.

Mali haklar; Eser sahibine veya hak sahibi/sahiplerine eserden ekonomik olarak yararlanma yetkileri tanıyan mutlak haklardır. Bu hakları tek tek sayacak olursak;

-İşleme hakkı,

-Çoğaltma hakkı,

-Yayma hakkı,

-Temsil hakkı,

-Umuma iletim hakkı,

-Pay ve takip hakkı[17]

Eser sahibinin mali haklarını oluşturmaktadır.

Eserin türüne ve özelliğine göre değişebilecek olan mali haklar, yasada münhasır olarak kategorize edilmiş olup birbirlerinden bağımsızdır. Mali haklar süreli, süresiz, belli kıstaslar altında ve belli bir bölgeye özgü olmak üzere kullandırılabilmektedir.[18] Bir mali hakkın tamamen devri veya belli bir süre ile sınırlandırılması sözleşme serbestisi içindedir. Uygulamada da çekişmeler sıklıkla bu alanda yaşanmaktadır. Düzenlenmiş olan mali hak kullanım, devir ve ruhsat sözleşmesine aykırılıklardan, sözleşme dışı uygulamalardan veya haksız eylem biçimindeki kullanımlardan doğmaktadır. Bu yüzden hakların tanımlanması ve devri veya ruhsat verilmesi aşamasında sözleşmelerin iyi ve dikkatli hazırlanması önem arz etmektedir. Nitekim çoğaltma ve yayma hakkını elde edenler, aynı zamanda eseri işleme hakkını da kazanmış sayılmazlar. Buradan anlaşılacağı üzere, eser sahibi mali haklarını ayrı ayrı tasarruf konusu edebilir; süreli veya sınırlı kapsamlı olarak sözleşme konusu yapabilir.[19]

Eserin alenileşmesine dek eserden her şekilde yararlanma yetkisi, sahibine aittir. Henüz onun hakimiyet alanından çıkmış olmayan eserin münhasır hakları sahibine aittir ve yasal sınırlamalarda devreye girmeyecektir.[20]

FSEK doğrudan doğruya eseri değil, eseri nedeni ile eser sahibini korumaktadır ve bu koruma uygulamada çeşitli tiplere ayrılan mali ve manevi sonuçları içeren yetkilerle gerçekleşir.[21]

Mali haklar,  TMK ’nın miras hükümleri uyarınca mirasçılara geçebileceği gibi muayyen mal vasiyetine de konu olabilir.[22]

Bağlantılı haklar FSEK M.80 hükmünde komşu haklar ve film yapımcılarının hakları olmak üzere ikiye ayrılmıştır. Komşu hak sahipleri[23]; icracı sanatçılar, fonogram yapımcıları ve radyo-televizyon kuruluşlarıdır.

Fikir ve sanat eserleri kanunu olarak, yukarıda da belirttiğimiz gibi, eser nedeniyle eser sahibini korumaktadır. Bu ilkenin geçerliliği sürmekle beraber, değişen ve toplumsal ve ekonomik koşullar sanat ve kültürü fazlasıyla endüstriye bir bağlamda dönüştürmesine bağlı olarak yeni hak ve süjelerin korunması gündeme gelmiştir. Eserin yaratılması ve insanların yararlanılmasına sunulması, eserin niteliğine göre değişen telli ve telsiz araçlarla iletim, dağıtım, basım, yayım icraların tespiti gibi birtakım destekleyici etkinliklere bağlıdır.[24]

Yani eserin dağıtımı ve tanıtımı veya icrası gibi olgularda eser ile etkileşim halinde olup, buna bağlı olarak yasal düzenleme ve korumaya gereksinim duymaktadır. Buradaki yasal düzenlemeden kasıt bağlantılı hak sahiplerinin haklarının korunmasıdır.

Bağlantılı hak sahipleri ortaya koydukları icra ve yatırımları nedeni ile korunan eserin tanıtılmasına ve geniş kitlelere yayılmasına katkı sağlamaktadır. Eser sahibinin haklarına zarar verici nitelik taşımaması şartına tabi olan mali haklar, eser sahibinin hakları gibi mutlak haklardandır.

Hakkın doğumu için gerekli olan eylemin yapılması sonucunda doğan bağlantılı hak, kanundan kaynaklanmaktadır.[25] Bağlantılı hak kavramı, bağımlı eser hakkı kavramından farklı nitelikte bir anlam taşımaktadır. Bağlantılı hak; eserin kamuya açıklanması ve icra edilmesi ile ilgilidir.[26] FSEK Madde 81/1 hükmü bağlantılı haklara yönelebilecek mütecaviz fiillerin önlenmesi için musiki ve sinema eserlerinin çoğaltılmış nüshaları üzerine bandrol yapıştırılması zorunluluğu getirmiştir.[27] Bandrol zorunluluğunu öngören sistem, eser sahipleri ile bağlantılı hak sahiplerini hem korsan faaliyet gösteren kişilere hem de birbirilerine karşı korumayı amaçlamaktadır.[28]Bağlantılı haklar kazanılışı ve nitelikleri dikkate alındığında eser sahibinin haklarına zarar verici nitelik taşımadığı görülmektedir. Zira bu hakların kazanılmasında emek sermaye ve itibar sarf edilmektedir. İşlev ve görevleri dikkate alındığında bağlantılı hakların kanun tarafından düzenlemeye tabi tutulmuş olması ve bağlantılı hak sahiplerinin yetki ve çıkarlarını korunmuş olması, fikri ve sınai mülkiyet hukukunu gelişimine katkı sağlamaktadır.[29]

BÖLÜM II

MALİ, MANEVİ VE BAĞLANTILI HAKLARA TECAVÜZ SUÇLARI (71/1, 71/2)

I) Genel

Yukarıda da belirttiğimiz gibi bu çalışmamızın konusu FSEK m.71’ de düzenlenen suçlardan oluşmaktadır, bu suçlar kanun maddesinin ilk 2 fıkrasında;

“Madde 71-Bu Kanunda koruma altına alınan fikir ve sanat eserleriyle ilgili manevi, mali veya bağlantılı hakları ihlal ederek:

1. Bir eseri, icrayı, fonogramı veya yapımı hak sahibi kişilerin yazılı izni olmaksızın işleyen, temsil eden, çoğaltan, değiştiren, dağıtan, her türlü işaret, ses veya görüntü nakline yarayan araçlarla umuma ileten, yayımlayan ya da hukuka aykırı olarak işlenen veya çoğaltılan eserleri satışa arz eden, satan, kiralamak veya ödünç vermek suretiyle ya da sair şekilde yayan, ticarî amaçla satın alan, ithal veya ihraç eden, kişisel kullanım amacı dışında elinde bulunduran ya da depolayan kişi hakkında bir yıldan beş yıla kadar hapis veya adlî para cezasına hükmolunur.[30]

2. Başkasına ait esere, kendi eseri olarak ad koyan kişi altı aydan iki yıla kadar hapis veya adlî para cezasıyla cezalandırılır. Bu fiilin dağıtmak veya yayımlamak suretiyle işlenmesi hâlinde, hapis cezasının üst sınırı beş yıl olup, adlî para cezasına hükmolunamaz.” şeklinde düzenlenmiştir.

FSEK md.71/1, 71/2 bentlerinde sıra ile;

-Hak sahibi kişilerin yazılı izni olmaksızın eseri değiştirme fiili

-Başkasına ait eseri kendi eseri olarak ad koyma fiili

-Bir eserin izinsiz işlenmesi fiili

-Bir Eserin izinsiz temsil edilmesi fiili

-Bir eserin izinsiz çoğaltılması fiili

-Her türlü işaret, ses veya görüntü nakline yarayan araçlarla umuma iletme fiili

-Hukuka aykırı olarak işlenen veya çoğaltılan eserleri satışa arz etme, satma, kiralama veya ödünç verme veya sair şekilde yayma fiili

-Ticari amaçla satın alma fiili

-Bir eseri ithal veya ihraç etme fiili

-Eseri kişisel amacı dışında elinde bulundurma ya da depolama fiili

yer almaktadır. Bu hareketler eser sahibinin manevi haklarına tecavüz, eser sahibinin mali haklarına tecavüz ve bağlantılı haklara tecavüz şeklindeki başlıklar altında üçlü ayrıma giderek ele alıp inceleyeceğiz.

FSEK md. 71’deki manevi, mali veya bağlantılı haklara tecavüz suçuyla da diğer tüm suçlarda olduğu gibi bazı haklar korunmak istenmiştir. Korunmak istenen bu hakları kanunun içerisinde görmekteyiz. FSEK md. 71’de yer alan tüm suçlar aslında kaynağını yine FSEK’in özel hukuk hükümlerindeki düzenlemelerden almaktadır. Bunların ayrı ayrı ortaya konulmaları gerekmektedir. Çünkü manevi, mali veya bağlantılı haklar tek bir eserden kaynaklansa dahi bir kişiye ait olabileceği gibi ayrı ayrı kişilere de ait olabilmektedir. Bu haklar, farklı değerleri korumayı amaçlar. Bu açıdan üç farklı hukuksal değeri korumak isteyen FSEK md. 71’in, üç farklı suçu düzenlediğini ifade eden görüşe katılmaktayız[31].

Manevi haklara tecavüz suçu, eser sahibinin FSEK’te gösterilen manevi haklarını korumak için düzenlenmiş bir suç tipidir. Eser sahibinin FSEK md. 71 ile koruma altına alınmış manevi hakları şunlardır;

-Eser sahibinin eserini açıklama hakkı (FSEK md. 14)

-Eser sahibi olarak belirtilme hakkı (FSEK md. 15)

-Eser sahibinin eserinin bütünlüğünü koruma hakkı (FSEK md. 16) (Ayrıca FSEK md. 17/2)

Eser sahibinin bu hakları üzerinde yetkisi tamdır. Üçüncü kişilerin, eser sahibinin bu haklarını ihlal etmesi halinde manevi haklara tecavüz suçu oluşacaktır. Ancak FSEK md. 17/1 ve 17/3’te gösterilen manevi haklar, cezai korumaya alınmamışlardır. Çünkü bu haklar eser sahibinin eserin maliki veya zilyedine karşı haklarını içermekte olup eser sahibinin gerekli durumlarda eserinden faydalanma haklarını düzenleyen hükümlerdir. Bu durum için cezai bir düzenleme yapılmamış olup özel hukuk düzenlemeleri yeterli görülmüştür. Ancak FSEK md. 17/2’deki hüküm bir açıdan eserin değiştirilmesi demek olduğundan bu hükmün manevi haklara tecavüz suçu içerisinde ayrıca korunduğunu söylemek gerekmektedir. Manevi hakları kullanma yetkisi eser sahibinindir. Manevi haklar esasen eser sahibinin kişiliğine bağlıdır. Ancak medeni hukuk bağlamındaki kişilik haklarından farklılaşan yönleri de bulunmaktadır. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu (TMK) md. 23/2’ye göre kişilik haklarının devredilmesi mümkün değildir. Telif hukuku açısından ise manevi hakların kendisinin devri mümkün olmasa bile bazı hallerde kullanımlarının devredilmesi veya eser sahibinin ölümünden sonra kullanımlarının FSEK md. 19’da gösterilen kişilere intikal etmesi mümkündür. Bu açıdan manevi hakların, kişilik haklarından farklılaştığı görülmektedir[32].

Mali haklara tecavüz suçu eser sahibinin FSEK’te gösterilen mali haklarını korumak için düzenlenmiş bir suç tipidir. Eser sahibinin FSEK md. 71 ile koruma altına alınmış hakları şunlardır;

  • İşleme hakkı (FSEK md. 21)
  • Çoğaltma hakkı (FSEK md. 22)
  • Yayma hakkı (FSEK md. 23)
  • Temsil hakkı (FSEK md. 24)
  • İşaret, ses ve/veya görüntü nakline yarayan araçlarla umuma iletim hakkı (FSEK md. 25)

Eser sahibinin bu hakları üzerinde yetkisi tamdır. Üçüncü kişilerin, eser sahibinin yazılı izni olmaksızın eseri işlemeleri; çoğaltmaları; yaymaları; temsil etmeleri; umuma iletmeleri mümkün değildir. Üçüncü kişilerin böyle bir izin olmaksızın eser sahibinin yukarıda gösterilen mali haklarını ihlal etmesi halinde mali haklara tecavüz suçu oluşacaktır. Çünkü mali haklara tecavüz suçuyla tam da bu hakların korunması amaçlanmaktadır. Ancak FSEK md. 45’teki “pay ve takip hakkı” eser sahibinin mali haklarından olmasına rağmen bu korumadan yararlanamaz. Bu durum hakkın yapısının farklı olmasından kaynaklanmaktadır. Pay ve takip hakkı, eser sahibi tarafından elden çıkartılan bir eserin sonradan büyük değer kazanması halinde ortaya çıkan bu değer artışından, eser sahibinin veya eser sahibi ölmüşse mirasçılarının eserin koruma süresi içerisinde yararlandırılması amacıyla öngörülmüş bir haktır[33]. Bu hak FSEK md. 71 vd. hükümlerinde cezai koruma altına alınmamıştır. Dolayısıyla eser sahibinin pay ve takip hakkının ihlal edilmesi halinde yalnızca özel hukuk yaptırımları devreye girecektir. Bunlarla birlikte mali haklar FSEK md. 26’ya göre zamanla sınırlıdır ve koruma süresi sona erdikten sonra herkes, eser sahibine tanınan mali hakları kullanabilmektedir. Mali haklarda koruma süresi FSEK md. 27 hükmüne göre eser sahibi yaşamı süresince ve eser sahibinin ölümünden sonra yetmiş yıl boyunca geçerlidir.

Bağlantılı haklara tecavüz suçu, FSEK md. 80’de gösterilen hak sahiplerinin, eser üzerindeki bağlantılı haklarını korumak için düzenlenmiş bir suç tipidir. Bağlantılı hak sahipliğinde hak sahipleri esasen eser sahibi kişilerden oluşmaz. Bu bakımdan eser sahipliği haklarından farklı bir yapıda gibi görünür ancak bağlantılı haklar eserden bağımsız değildir. Bilakis bağlantılı haklar asıl eserden kaynaklanıp hak sahibine eser üzerindeki mali ve bazı özel durumlarda manevi hakları kullanma yetkisi vermektedir445. Buna göre bağlantılı hak sahipleri, eser sahibinin mali haklarını kullanabilmektedirler. Dolayısıyla mali haklara tecavüz suçu ile korunan hukuki değer burada bağlantılı hak sahipleri için geçerli olacaktır. Bağlantılı hak sahiplerinden icracı sanatçılar burada özel durumu oluşturan gruptur. İcracı sanatçılar mali haklara ek olarak ayrıca icra sahibi olarak tanıtılma ve icranın bütünlüğünü koruma gibi manevi haklara sahiptir ve bu açıdan eser sahibinin manevi haklarını da kullanabilecektir. Dolayısıyla bu durumda manevi haklara tecavüz suçu ile korunan hukuki değer icracı sanatçılar açısından da geçerli olacaktır.

A) Suçların Maddi Unsuru

Suçun konusu kanuni tipe uygun hareketin üzerinde gerçekleştiği şey olarak ifade edilmektedir. Manevi, mali veya bağlantılı haklara tecavüz suçları açısından suçun konusunun eser niteliğine sahip olan ve koruma süresi içerisinde yer alan fikri ürünler olduğunu söyleyebiliriz. Eğer saldırı, eser niteliğinde olmayan bir fikri ürüne karşı gerçekleşmekte ise bu durumda bu suç oluşmayacaktır. Çünkü FSEK 71. maddedeki korumadan bahsedebilmek için FSEK’te koruma altına alınmış bir fikir ve sanat eseri söz konusu olmalıdır ve bu eser koruma süresi içerisinde yer almalıdır.

Bununla birlikte suçun eserin bütününe karşı işlenmesi gerekmemektedir. Suçun eserin parçalarına yönelik olarak işlenmesi de mümkündür. FSEK md. 13/2’deki “Eser sahibine tanınan hak ve salahiyetler eserin bütününe ve parçalarına şamildir.” hükmünden bu anlaşılmaktadır.

Fail suç oluşturan fiili işleyen kişidir. Fail ancak gerçek kişi olabilir çünkü belirli bir amaca yönelik hareketler iradeye sahip olmayı gerektirir. Bu irade de yalnızca insana özgüdür.

Manevi, mali veya bağlantılı haklara tecavüz suçlarında fail, FSEK md. 71’de gösterilen fiilleri işleyen kişilerdir. Bu fiillerin hangi hakkı veya hakları ihlal edip FSEK md. 71’de düzenlenen suçlardan hangisini oluşturacağı aşağıda detaylıca incelenecektir. Bu fiiller hangi suça vücut veriyorsa, fiili işleyen kişi de o suçun faili olacaktır.

Maddede özel bir nitelik aranmadığından fiili işleyen herkes suçun faili olabilmektedir. Faillik açısından özel bir düzenleme yoktur. Bu sebeple faillik açısından TCK’nın genel hükümlerinin geçerli olacağını söylemek gerekir.

Manevi, mali veya bağlantılı haklara tecavüz suçlarının birden çok kişi tarafından birlikte işlenmesi de söz konusu olabilmektedir. Uygulamada özellikle birden çok kişinin yardımlaşmasını gerektirecek çoğaltma, dağıtma gibi fiillerde birlikte faillik gündeme gelecektir. Hatta bu tür yardımlaşma ve organizasyon gerektiren durumlarda suçların, tüzel kişiler aracılığıyla işlenmesi de söz konusu olmaktadır. Böyle bir durumda tüzel kişinin cezai sorumluluğu açısından değerlendirme yapmak gerekir.

Tüzel kişilere bir cezai sorumluluk atfetmek mümkün değildir. Çünkü suçun işlenebilmesi, irade sahibi gerçek kişiyle söz konusu olmaktadır. Tüzel kişilerin iradi hareket etmeleri mümkün değildir. Tüzel kişiyi oluşturan organlar aldıkları kararlarla bir irade oluştursalar dahi bu irade suçun işlenmesi açısından aranan gerçek kişinin iradesi ile aynı şey değildir. Böyle bir durumda organı oluşturan gerçek kişilerin iradelerini bir tüzel kişi aracılığıyla ortaya koymaları söz konusudur. Ayrıca tüzel kişinin organını oluşturan veya tüzel kişi adına hareket eden gerçek kişilerin fiillerinden tüzel kişiliği sorumlu tutmak, ceza sorumluluğunun şahsiliği ilkesine aykırılık oluşturacak ve ceza hukuku açısından kabul edilemez bir durumu oluşturmaktadır.

Ceza hukukunda mağdur, suçla korunmak istenen hukuki yararın sahibi olan gerçek kişiler olarak tanımlanmaktadır. Her suçun bir faili bulunduğu gibi bir mağduru da bulunmaktadır. Mağdur suçun konusunun ait olduğu kişiyi ifade etmektedir. Suçun konusu belli bir kişiyse veya kişilere ait bir varlık ise mağdur, bu kişi veya varlığın sahibi veya sahipleridir. Suçun konusunun belirli bir kişiye ait olmadığı; toplumu oluşturan kişilere ait bir varlık olduğu durumlarda mağdur, toplumu oluşturan kişiler olarak kabul edilir. Bazı yazarlar, devletin her suçta mağdurlardan biri olduğunu öne sürmektedir. Ancak bu görüş, günümüzde terk edilmekte ve eleştirilmektedir.

Suçtan zarar gören ise suçun işlenmesiyle zarar gören kişidir. Suçtan zarar gören ile mağdur çoğunlukla aynı kişidir ancak suçtan zarar gören kavramı yalnızca bununla sınırlı değildir. Mağdur sıfatına sahip olmadan da suçtan zarar gören sıfatına sahip olunabilir.

FSEK md. 71’de düzenlenen manevi, mali veya bağlantılı haklara tecavüz suçlarında mağdur, suçla korunan manevi, mali veya bağlantılı hakların sahibi olan kişidir. Bu suçlarda mağdurun birden fazla kişi olması mümkündür. FSEK md. 9’daki müşterek eser sahipliği ve FSEK md. 10’daki iştirak halinde eser sahipliğinde, eser üzerinde hakkı olan tüm eser sahipleri bu cezai korumaya sahip olacaklardır. İştirak halinde eser sahipliği açısından FSEK md. 10/4’e göre eser üzerindeki hakların eser sahiplerini bir araya getiren gerçek kişi veya tüzel kişi tarafından kullanılması gerekmektedir. Böyle bir durumda hakları kullanma yetkisi tanınan kişiler de suçtan zarar gören olarak kabul edilecektir.

Manevi, mali veya bağlantılı haklara tecavüz suçlarında mağdurun kim olduğunun belirlenmesi önemlidir. Çünkü üç suç tipi de takibi şikayete bağlı suçlardandır. Dolayısıyla failin hangi fiiliyle hangi hakkı ihlal edip hangi suç tipine sebebiyet vereceği ne kadar önemli ise bu fiilden ötürü hakları zedelenen ve fiili şikayet etme hakkı bulunan mağdurun tespiti de o kadar önemlidir. Bu sebeple üç suç tipinde de mağdurların tespitinin taşıdığı önem sebebiyle bu suçlarda mağdurları ayrı olarak incelemeyi uygun gördük.

FSEK md. 71’deki manevi haklara tecavüz suçu açısından suçun mağduru, eser üzerindeki manevi haklara sahip kişilerdir. Manevi hakları kullanma yetkisi esasen eser sahibinin olduğundan bu suçlarda mağdur, eser sahibi veya sahipleri olacaktır. Mali hakların aksine, manevi hakların devredilmesi mümkün değildir. Ancak manevi hakların kullanımlarının devri mümkündür. Kullanımı devredilmiş bir manevi hakkın veya devredilmiş bir mali hakkın kullanılması, bir manevi hakkın kullanılmasını da zorunlu kılıyorsa bu manevi hakkın kullanılması halinde ihlal oluşmayacaktır ve hakkı devralan kişi zorunlu olan manevi hakkı da kullanmakta yetkili olacaktır. Ancak böyle bir durumda kullanılan manevi hakkın başkalarınca ihlal edilmesi halinde hakkın özü eser sahibinin olduğundan mali hakkı devralmış kişi manevi hakların ihlalinden bahisle şikayetçi olamaz. Bu yetki eser sahibinde kalmaya devam eder. Manevi haklara tecavüz suçu işlenirken eser sahibi hayattaysa eser sahibinin mağdur olduğuna şüphe yoktur. Ancak eser sahibi ölmüşse FSEK md. 19’da gösterilen kişilere, eser üzerindeki manevi haklardan FSEK md. 14’teki eser sahibinin eserini açıklama hakkının ve FSEK md. 15’teki eser sahibi olarak belirtilme haklarının kullanım hakları intikal eder. Bu durumda FSEK md. 19 gereği bu manevi hakları kullanma yetkisini kazanan kişilerin manevi haklara mirasçı olmadığı; kanundan kaynaklanan yeni bir hakka sahip oldukları kabul edilmektedir. Dolayısıyla FSEK md. 19 gereği bu haklara sahip olan kişiler, hakların ihlali halinde eser sahibi öldükten sonraki yetmiş yıllık koruma süresi içinde suçun mağduru olarak kabul edilirler.

FSEK md. 71’deki mali haklara tecavüz suçu açısından suçun mağduru, eser üzerindeki mali haklara sahip kişilerdir. Eser sahibinin eseri üzerindeki hakları, eserin meydana getirilmesiyle birlikte hiçbir şekil veya tescil şartına tabi olmaksızın kendiliğinden doğmaktadır. Hakların doğuşuyla birlikte eser sahibi hem hukuki hem de cezai açıdan korunmaya sahip olur ve cezai bir uyuşmazlık söz konusu olduğunda mağdur sıfatını kazanır. Bu haklara sahip olan kişi eseri meydana getiren kişi olabileceği gibi hakları usulüne uygun bir şekilde kullanma yetkisine sahip olmuş kişiler de olabilir. FSEK’e göre eser üzerindeki hakların üçüncü kişilere veya mirasçılara intikal etmesi mümkündür481. Böyle bir durumda cezai uyuşmazlık söz konusu olduğunda mağdur eser sahibi yanında menfaatleri zarar gören bu kişilerin de bazı hallerde şikayet etme ve kamu davasına katılma hakları bulunmaktadır.

FSEK md. 63’e göre mali hakların mirasçılık yoluyla intikal etmesi halinde de mirasçılar suçtan zarar gören olarak kabul edilirler.

FSEK md. 71’deki bağlantılı haklara tecavüz suçu açısından suçun mağduru, eser üzerindeki bağlantılı haklara sahip olan kişilerdir. Bağlantılı haklara tecavüz suçunda mağdurlar ancak belirli kişiler olabilmektedir. FSEK md. 71’de bu konuda icra, fonogram veya yapımın hak sahipleri sayıldığı için bağlantılı haklara tecavüz suçunda mağdur, FSEK md. 80’de gösterilen;

– İcracı Sanatçılar

– Fonogram Yapımcıları

– Film yapımcıları

gruplarına dahil olan hak sahiplerinden oluşmaktadır492. FSEK md. 80’de bağlantılı hak sahiplerinden biri olarak gösterilen “radyo ve televizyon kuruluşlarının” ise cezai korumaya sahip olmadıkları söylenmelidir. 23.01.2008 tarihli 5728 sayılı kanunla FSEK md. 80/10’un yürürlükten kaldırılması ve FSEK md. 71’de bu yönde açık bir sayım yapılmaması radyo televizyon kuruluşlarının cezai koruma dışında bırakıldığını göstermektedir493. Haklarının korunması bakımından “radyo televizyon kuruluşlarının” FSEK md. 80’de yer alan diğer gruplardan farkı yoktur. Dolayısıyla değişiklik sonucunda cezai koruma dışında bırakılmalarını yerinde bulmamaktayız.

FSEK md. 71’de yer alan hareketler esas itibariyle icrai bir şekilde işlenebilmektedir. Ancak FSEK md. 71/2’deki ek madde 4’e atıf yapan hükümde gösterilen “ihlale devam etme” hareketi ihmali olarak işlenebilmektedir.

Suçtaki hareketin nasıl yapılacağı kanunda gösterilmişse bağlı hareketli suç; böyle bir gösterim yapılmamış olup suçun herhangi bir hareketle işlenmesi mümkün bir şekilde düzenlenmişse serbest hareketli suçtan söz edilir. FSEK md. 71’deki hareketler açısından serbest hareketli bir suçun varlığının söz konusu olduğu söylenebilir. Çünkü aşağıda da inceleneceği üzere hareketlerin nasıl yapılacağı kanunda gösterilmemiştir[34].

Suçun kanuni tipte yer alan, birbirine alternatif hareketlerden biriyle işlenebilmesi seçimlik hareketli suçlar olarak tanımlanmaktadır. FSEK md. 71’de de bir seçimlik hareketli suç düzenlemesinin bulunduğunu söyleyebiliriz.

FSEK md. 71 hükmü karmaşık bir yapıdadır. İçerisinde hem manevi haklara tecavüz suçunun fillerini; hem mali haklara tecavüz suçunun fillerini hem de bağlantılı haklara tecavüz suçunun fiillerini barındırmaktadır. Kanunda 2008 yılındaki 5728 sayılı kanunla değişiklik öncesinde bu suçlar ayrı maddelerde düzenlenmekteydi. Ancak değişiklik sonrasında kanun koyucu bu suçları tek bir madde altında düzenlemeyi tercih etmiştir. Her ne kadar aynı madde altında düzenlenseler de birbirinden farklı menfaatler ve suç konuları söz konusudur. Dolayısıyla bu madde altında temel olarak telif haklarına yönelmiş fiillerden oluşan üç suç tipinin yer aldığı düşüncesindeyiz. Buna göre kanuni tipteki hareketlerin en az birinin işlenmesiyle bu hareket hangi hakkı ihlal ediyorsa o suç oluşacaktır. Ancak telif haklarının yapısı gereği bu haklara yönelen hareketler genelde birden fazla hakkı zedelemektedir. Böyle bir durumda farklı hakları ihlal eden hareketlerin farklı suçları oluşturacağından bahisle birden fazla farklı suçun oluşacağını ifade eden görüşlere katılmaktayız.

Mali haklara tecavüz suçu açısından bakıldığında bu suçun söz konusu olabilmesi için en azından bir tanesinin gerçekleştirilmesi gereken seçimlik hareketler şunlardır;

  • Hak Sahibi Kişilerin Yazılı İzni Olmaksızın Eseri İşleme
  • Hak Sahibi Kişilerin Yazılı İzni Olmaksızın Eserin Temsil Etme
  • Hak Sahibi Kişilerin Yazılı İzni Olmaksızın Eseri Çoğaltma
  • Hak Sahibi Kişilerin Yazılı İzni Olmaksızın Eseri Dağıtma
  • Hak Sahibi Kişilerin Yazılı İzni Olmaksızın Eseri Her Türlü İşaret, Ses veya Görüntü Nakline Yarayan Araçlarla Umuma İletme
  • Hukuka Aykırı Olarak İşlenen veya Çoğaltılan Eserleri Satışa Arz Etme, Satma, Kiralama veya Ödünç Verme Suretiyle ya da Sair Şekilde Yayma
  • Hukuka Aykırı Olarak İşlenen veya Çoğaltılan Eserleri Ticari Amaçla Satın Alma
  • Hukuka Aykırı Olarak İşlenen veya Çoğaltılan Eserleri İthal veya İhraç Etme
  • Hukuka Aykırı Olarak İşlenen veya Çoğaltılan Eserleri Kişisel Amaç Dışında Elinde Bulundurma ya da Depolama

FSEK’te düzenlenen eser sahibinin manevi hakları; umuma arz hakkı, eser sahibi olarak tanınma ( adın belirtilmesi) hakkı, eserin bütünlüğünü isteyip değişiklik yapılmasını önleme hakkı, esere ulaşma hakkı olarak sıralanmıştır. Eser sahibinin manevi hakları FSEK m14, m15, m16, m17 maddeleri arasında düzenlenmiştir. Eserin varlığı sebebiyle eser sahibinin kişiliğine bağlı ve sınırlı sayıda haklar olan manevi haklar herkese karşı ileri sürülebilen, tekelci niteliği olan mutlak haklardır.[35]

Bu haklar Fransız Hukukundaki droit de moral yazar hakkı diye tabir edilen haklardır.[36]  Bern sözleşmesinin 6 bis maddesinde yer alan manevi haklar Fransa’nın ardından kişilik hakkı yaklaşımı ile İsviçre ve Alman hukuklarında da kabul görmüştür.[37] Bern sözleşmesi manevi hakları ekonomik haklardan ayrı, bağımsız olarak sağlamış ve anlamda eserin yazarı olarak tanınmayı isteme hakkı, eserin herhangi bir biçimde yazarın onuruna ve ününe zarar verecek nitelikte bozulması, aşağılanması, değerinin azaltılmasına itiraz hakkı kabul edilmiştir. Bu haklarının korunmasının araçları ise üye ülkelere bırakılmıştır.

Manevi hakların mali haklardan ayrı düzenlenmelerine karşın, kullanımları eser sahibine mali avantajlar da sağlayabilmektedir. Nitekim mali haklardan olan yayma hakkının kullanılabilmesi için, çoğu kez eserin kamuya sunulmasına ilişkin manevi hakkın da devri gereklidir. Keza, eser sahibinin adının konmaması, eserin bütünlüğünün bozulması eylemleri eser sahibinin manevi haklarını olduğu kadar mali çıkarlarını da etkileyecektir.[38]  

İşleme mahiyet olarak eserin aslına bağlı kalmak kaydıyla orijinal bir eserin başka bir formda yeni bir ürüne çevrilmesidir. Kanun 21. maddesine göre “Bir eserden onu işleyerek faydalanma hakkı münhasıran eser sahibine aittir.” FSEK 6/1 maddesine göre, başka bir eserden yararlanarak vücuda getirilen ve o eserden müstakil olmayan fikir ve sanat ürünleri işlemedir. Ayrıca aynı maddenin son fıkrasında “İstifade edilen eserin sahibinin haklarına zarar getirmemek şartıyla oluşturulan ve işleyenin hususiyetini taşıyan işlemeler, bu kanuna göre eser sayılır.” hükmüne yer verilmiştir.

FSEK eser sahibine temsil hakkını ayrıca tanımlamıştır. “Bir eserden, (…) (1) doğrudan doğruya yahut işaret, ses veya resim nakline yarıyan aletlerle umumi mahallerde okumak, çalmak, oynamak ve göstermek gibi temsil suretiyle faydalanma hakkı munhasıran eser sahibine aittir. Temsilin umuma arzedilmek üzere vukubulduğu mahalden başka bir yere herhangi bir teknik vasıta ile nakli de eser sahibine aittir. Temsil hakkı; eser sahibinin veya meslek birliğine üye olması halinde, yetki belgesinde belirttiği yetkiler çerçevesinde meslek birliğinin yazılı izni olmadan, diğer gerçek ve tüzelkişilerce kullanılamaz.”[39] Eserin temsilinden kasıt, onun umuma arz edilmesi, çalınması, oynanması, gösterilmesi gibi eylemlerdir şeklinde düzenlenmiş, gibi ibaresiyle de bunlarla sınırlı olmadığına vurgu yapılmıştır. Eserin başka şekillerde duyularla algılamaya getirilen hallerde temsil sayılabilir. Bu eylemlere icazet verme hakkı ya eser sahibine ya da meslek birliğine üye olup bu eser için yetki verdiği takdirde ilgili meslek birliğine aittir. Temsil; eserin yayımlanması dışında kalan yollardan biriyle insan duyusuna hitap eder biçimde kamuya sunulmasıdır.[40] Bir eserden temsil yoluyla yararlanma hakkı da münhasıran eser sahibine tanınmıştır. Temsil doğrudan veya dolaylı olabilir.[41]

Temsil belli bir zaman diliminde olup bittiği gibi, o zaman dilimine özgüdür. Bu niteliği ile yaymadan farklıdır. Temsilin amacı eserin umuma gösterilmesi, oynanması olduğundan temsili yapıldığı yerinde elverişli olması gerekir.[42]

Mali haklara tecavüz suçunu oluşturan bir diğer seçimlik hareket FSEK md. 71/1’de “Bir eseri, icrayı, fonogramı veya yapımı hak sahibi kişilerin yazılı izni olmaksızın… çoğaltan…” ifadesi ile gösterilen, hak sahibi kişilerin yazılı izni olmaksızın eseri çoğaltma hareketidir. Çoğaltma hareketiyle fail, hak sahiplerinin FSEK md. 22’de “Bir eserin aslını veya kopyalarını, herhangi bir şekil veya yöntemle, tamamen veya kısmen, doğrudan veya dolaylı, geçici veya sürekli olarak çoğaltma hakkı münhasıran eser sahibine aittir.” hükmü ile gösterilen çoğaltma haklarını ihlal eder. Çoğaltma hareketi, herhangi bir araç veya yöntemle eserin, kendisinden yararlanma imkanı sağlayan kopyalarının üretilmesini ifade eder. Eserin çoğaltılmış sayılması için tek bir kopya bile yeterlidir; birden çok kopyanın bulunması gerekmez. Eser, aslından kopyalanabileceği gibi, usulüne uygun şekilde çoğaltılmış hallerinden de kopya edilebilir. Kopya edilirken buna yarayacak herhangi bir yöntem kullanılabilir. Eserin bir parçası üzerinde veya tamamı üzerinde kopyalama gerçekleştirilebilir; bunun çoğaltma hakkı açısından bir farkı yoktur. Bunlarla birlikte FSEK md. 22/2’deki “Eserlerin aslından ikinci bir kopyasının çıkarılması ya da eserin işaret, ses ve görüntü nakil ve tekrarına yarayan, bilinen ya da ileride geliştirilecek olan her türlü araca kayıt edilmesi, her türlü ses ve müzik kayıtları ile mimarlık eserlerine ait plan, proje ve krokilerin uygulanması da çoğaltma sayılır. Aynı kural, kabartma ve delikli kalıplar hakkında da geçerlidir.” hükmüyle çoğaltmanın kapsamı genişletilmiştir.

Buna göre;

 · Eserin aslından ikinci kopyasının çıkartılması,

· Eserin, işaret, ses ve görüntü nakil ve tekrarına yarayacak her türlü mevcut veya gelecekte gelişebilecek araçlara kaydedilmesi,

 · Her türlü ses ve müzik kaydedilmesi,

 · Mimari eserlerin plan, proje ve krokilerinin uygulanması,

· Eserin, kabartma ve delikli kalıplarla kaydedilmesi,

çoğaltma kabul edilmiştir. Eser sahibinin izni olmaksızın bu hareketlerin gerçekleştirilmesi de çoğaltma hakkı ihlali anlamına geleceğinden, mali haklara tecavüz suçu oluşacaktır.

Mali haklara tecavüz suçunu oluşturan bir diğer seçimlik hareket FSEK md. 71/1’de “Bir eseri, icrayı, fonogramı veya yapımı hak sahibi kişilerin yazılı izni olmaksızın… dağıtan…” ifadesi ile gösterilen, hak sahibi kişilerin yazılı izni olmaksızın eseri dağıtma veya diğer bir adıyla yayma hareketidir. Dağıtma hareketiyle fail, hak sahiplerinin FSEK md. 23’de “Bir eserin aslını veya çoğaltılmış nüshalarını, kiralamak, ödünç vermek, satışa çıkarmak veya diğer yollarla dağıtmak hakkı münhasıran eser sahibine aittir.” hükmü ile gösterilen yayma (dağıtma) haklarını ihlal eder. Suç tipinde her ne kadar dağıtan olarak ifade edilse de fiil kaynağını FSEK md. 23’teki yayma hakkı ve hareketlerinden alır. Dolayısıyla bu noktada suç tipindeki dağıtma ifadesi yerine yayma ifadesinin kullanılmasının daha doğru olacağını ifade eden görüşe katılmaktayız.

Yayma hakkı yalnızca asıl eserden yapılan kopyalamaları değil işlenme eserlerden yapılan kopyalamaları da kapsar.

FSEK md. 7/2’deki “Bir eserin aslından çoğaltma ile elde edilen nüshaları hak sahibinin rızasiyle satışa çıkarılma veya dağıtılma yahut diğer bir şekilde ticaret mevkiine konulma suretiyle umuma arzedilirse o eser yayımlanmış sayılır.” hükmüne göre eserin kopyaları hak sahiplerinin rızasıyla dağıtıldığında, asıl eser yayımlanmış sayılmaktadır.

Dağıtma fiilinden ilk olarak FSEK md. 23/1’deki hareketler; yani bir eserin aslının veya çoğaltılmış nüshalarının, kiralanması, ödünç verilmesi, satışa çıkartılması anlaşılır. Ancak kanun koyucu “veya diğer yollarla dağıtmak ifadesiyle” saydığı hareketlerin örnekseyici olduğunu ve dağıtma anlamına gelecek her türlü hareketin bu suçu oluşturacağını ortaya koymuştur.

Eser sahibinin mali haklardan biri de eserin umuma iletilmesi hakkıdır. Umuma arz, ancak bir kez gerçekleşebilen ve eser sahibinin iradesi ile eserin tamamının veya bazı parçalarının aleniyete sunulmasıdır.[43] Umuma iletim ise; bir eserin aile ve iş ilişkileri dolayısı ile birbirine bağlı olan ve görevi gereği eseri bilen kişiler dışında çok sayıdaki belirsiz kişiye sunulmasıdır.[44] Umuma iletim yetkisi eser sahibinin mali haklarından biri iken; umuma arz yetkisi eser sahibinin manevi haklarından birini oluşturur.[45] Umuma iletim yayma hakkından farklıdır. Yayma için bir eserin tespit edilmiş veya çoğaltılmış olması gerekirken, umuma iletim için bir eserin varlığı yeterlidir. Dolayısıyla yayma, temsil, umuma iletim esasen umuma arzın gerçekleştirilebilme yöntemleridir.[46] Ayrıca umuma iletim, temsil ve yayma birden fazla kez gerçekleştirilebileceği halde, umuma arz yalnız bir kez gerçekleştirilir bir kavramdır.

Kamuya iletim hakkı FSEK madde 25’de “işaret, ses veya görüntü nakline yarayan araçlarla umuma iletim hakkı” başlığında altında şöyle düzenlenmiştir; “Bir eserin aslını veya çoğaltılmış nüshalarını, radyo-televizyon, uydu ve kablo gibi telli veya telsiz, yayın yapan kuruluşlar vasıtasıyla veya dijital iletim de dahil olmak üzere işaret, ses ve/veya görüntü nakline yarayan araçlarla yayımlanması ve yayınlanan eserlerin bu kuruluşların yayınlarından alınarak başka yayın kuruluşları tarafından yeniden yayınlanması suretiyle umuma iletilmesi hakkı münhasıran eser sahibine aittir.

Eser sahibi, eserin aslı ya da çoğaltılmış nüshalarının telli veya telsiz araçlarla satışı veya diğer biçimlerde umuma dağıtılmasına veya sunulmasına ve gerçek kişilerin seçtikleri yer ve zamanda eserine erişimini sağlamak üzere umuma iletimine izin vermek ya da yasaklamak hakkına sahiptir.

Bu madde ile düzenlenen umuma iletim yolu ile eserlerin dağıtım ve sunumu eser sahibinin yayma hakkını ihlal etmez.”[47]

Umuma iletim hakkı, yayın, yeniden yayın ve kamunun erişimine sunma şeklinde üç alt unsurdan oluşmaktadır. Umuma iletim açısından iletimin hangi araçla yapıldığı da önemli değildir. Ayrıca “…eser sahibi, eserin aslı ya da çoğaltılmış nüshalarının telli veya telsiz araçlarla satışı veya diğer biçimlerde umuma dağıtılmasına veya sunulmasına ve gerçek kişilerin seçtikleri yer ve zamanda eserine erişimini sağlamak suretiyle umuma iletimine izin vermek veya yasaklamak hakkına da sahiptir.”[48] Burada dijital ortamda umumun erişimini sağlama hakkı eser sahibine tanınmıştır. Yeniden iletim/yeniden yayın ise yayın yapan kuruluşun yaptığı iletimi alan diğer iletim kuruluşlarının bunu tekrar başka bir yayın kuruluşu tarafından alınarak yayın yapan kuruluşla aynı anda veya daha sonra umuma iletilmesidir. Uluslararası bir yayın kuruluşunca uyduya gönderilen yayın, umuma iletim söz konusu olmayıp; aynı yayının ülke içindeki bir yayın kuruluşu tarafından ‘’son tüketiciye sunulması’’ halinde son tüketiciye ulaştırılan bu yayın, umuma iletim sayılacaktır.[49]

FSEK 71’inci maddenin ilk fıkrasında bahsi geçen diğer bir suç hali; “hukuka aykırı olarak işlenen veya çoğaltılan eserleri satışa arz eden, satan, kiralayan, ödünç veren ve benzeri şekillerde yayan kimse” hakkındadır.[50]  Bu hareketlerin bağlantı noktası “yayma fiilidir.” Söz konusu eylemin hangi şekilde gerçekleşeceği tek tek sayılmamış olup, örneklerle gösterilmiştir. Söz konusu fiil hukuka aykırı biçimde işlenmiş ve çoğaltılmış eserler üzerinde ve eser/hak sahibinin izni dışında gerçekleşmiş olmalıdır hususuna dikkat edilecek olursa; doğrudan eser değil de, mevcut bir eserin işlenmiş ve çoğaltılmış hali üzerindeki yayma fiili söz konusu olmakta ve dolayısıyla bu suç eser/hak sahipliğine karşı ikincil(dolaylı) bir ihlal ile gerçekleşmektedir.

FSEK Madde 71/1’deki düzenleme alanı bulan bir diğer suç; ticari amaçla satın alma suçudur. Burada yasa koyucu, failin “ticari amaç” gütme halini açıkça belirterek,  özel kast haline yer vermiştir. Kanun koyucu eserin henüz ticaret amacıyla kullanılmadan önce ticaret yapma saiki ile satın alınmasını bir suç olarak düzenlemesi, eser sahibinin mali haklarının korunması amacını gütmektedir. Dolayısıyla yasa koyucu eserin ticari amaçla satışının önlenmesi için bir engelleyici unsur olarak bu suçu düzenlemiştir.

Eseri ithal veya ihraç etme suçundaki “ihraç etme” eylemi 2008 değişikliğiyle birlikte suça sonradan dahil olmuştur. Kanun değişikliğinden sonra ithalatla birlikte ihraç etme fiili de suç kapsamına alınmıştır. Suç tipi içerisinde yer alan ithal etme eylemi kişinin mali hakları içerisinde yer alan “yayma hakkı” kapsamındadır.[51] “Bir eserin aslını veya çoğaltılmış nüshalarını, kiralamak, ödünç vermek, satışa çıkarmak veya diğer yollarla dağıtmak hakkı münhasıran eser sahibine aittir. Eser sahibinin izniyle yurt dışında çoğaltılmış nüshaların yurt içine getirilmesi ve bunlardan yayma yoluyla faydalanma hakkı münhasıran eser sahibine aittir. Yurt dışında çoğaltılmış nüshalar her ne surette olursa olsun eser sahibinin ve/veya eser sahibinin iznini haiz yayma hakkı sahibinin izni olmaksızın ithal edilemez. Kiralama ve kamuya ödünç verme yetkisi eser sahibinde kalmak kaydıyla, belirli nüshaların hak sahibinin yayma hakkını kullanması sonucu mülkiyeti devredilerek ülke sınırları içinde ilk satışı veya dağıtımı yapıldıktan sonra bunların yeniden satışı eser sahibine tanınan yayma hakkını ihlal etmez. Bir eserin veya çoğaltılmış nüshalarının kiralanması veya ödünç verilmesi şeklinde yayımı, eser sahibinin çoğaltma hakkına zarar verecek şekilde, eserin yaygın kopyalanmasına yol açamaz. Bu maddenin uygulanmasına ilişkin usul ve esaslar Kültür Bakanlığınca hazırlanacak bir yönetmelikle düzenlenir.”[52]

       Yapılan değişikliklerle birlikte kanunun getirdiği düzenlemeler ile eser sahibine mali haklarının tecavüzün önlenmesi için ticari amacın dışında dahi olsa eserlerin kişisel amaç dışında elde bulundurulması veya depolanmasını suç haline getirmiş olup, daha kapsamlı bir cezalandırma alanı oluşturmuştur.[53] Kanun koyucu yaptığı bu düzenleme ile korsan ürünlerin ticaretinin önlenmesi amacını güttüğünü söyleyebiliriz.

        İncelediğimiz bu suç kapsamında müeyyideye bağlanan satın alma, depolama, bulundurma gibi davranışların, bireylerin kişisel kullanım amaçlı meşru davranışlarıyla karıştırılmaması için “ticari maksatla, kişisel kullanım amacı dışında” olmaları aranmıştır.[54]

FSEK’te düzenlenen eser sahibinin manevi hakları; umuma arz hakkı, eser sahibi olarak tanınma ( adın belirtilmesi) hakkı, eserin bütünlüğünü isteyip değişiklik yapılmasını önleme hakkı, esere ulaşma hakkı olarak sıralanmıştır. Eser sahibinin manevi hakları FSEK m14, m15, m16, m17 maddeleri arasında düzenlenmiştir. Eserin varlığı sebebiyle eser sahibinin kişiliğine bağlı ve sınırlı sayıda haklar olan manevi haklar herkese karşı ileri sürülebilen, tekelci niteliği olan mutlak haklardır.[55]

Bu haklar Fransız Hukukundaki droit de moral yazar hakkı diye tabir edilen haklardır.[56]  Bern sözleşmesinin 6 bis maddesinde yer alan manevi haklar Fransa’nın ardından kişilik hakkı yaklaşımı ile İsviçre ve Alman hukuklarında da kabul görmüştür.[57]Bern sözleşmesi manevi hakları ekonomik haklardan ayrı, bağımsız olarak sağlamış ve anlamda eserin yazarı olarak tanınmayı isteme hakkı, eserin herhangi bir biçimde yazarın onuruna ve ününe zarar verecek nitelikte bozulması, aşağılanması, değerinin azaltılmasına itiraz hakkı kabul edilmiştir. Bu haklarının korunmasının araçları ise üye ülkelere bırakılmıştır.

Manevi hakların mali haklardan ayrı düzenlenmelerine karşın, kullanımları eser sahibine mali avantajlar da sağlayabilmektedir. Nitekim mali haklardan olan yayma hakkının kullanılabilmesi için, çoğu kez eserin kamuya sunulmasına ilişkin manevi hakkın da devri gereklidir. Keza, eser sahibinin adının konmaması, eserin bütünlüğünün bozulması eylemleri eser sahibinin manevi haklarını olduğu kadar mali çıkarlarını da etkileyecektir.[58]  

Çalışmamıza konu FSEK madde 71’de manevi, mali ve bağlantılı haklara tecavüz başlığı altında altı bent halinde çeşitli suçlar düzenlenmiştir. Ancak 71. Maddede manevi, mali ve bağlantılı hak kategorileri bir sistematiğe bağlı olmadan, karışık bir tarzda yer almıştır.[59]

Birinci bentte çoğunlukla mali haklara tecavüz yer almakta, ancak bunlar arasında bir de FSEK m.16’da öngörülen, izinsiz olarak eserde değişiklik yapmak diye adlandırılan manevi hakka saldırıda bulunmaktadır.[60]  FSEK 71/1. Bentte yer alan, seçenekli eylemler arasında bulunan, “değiştirenler” ifadesi ise eserin bütünlüğü ile ilgili olup, manevi hak ihlaline ilişkin kabul edilmesi gerekir. Eserin değiştirilmesi mali hak sonucunu veren bir eylem veya yetki değildir. Tamamen eser sahibinin meydana getirdiği eser formuyla ve bütünlüğü ile ilgilidir. Manevi hakların incelendiği bölümde ele alındığı gibi eser sahibi gerçek kişinin, eserinin değiştirilmesini engelleme konusunda mutlak hakkı bulunmaktadır. Onun izni olmadan eserde değişiklik yapılamaz ve bütünlüğü bozulamaz.[61] 

FSEK m.16 ya göre “Eser sahibinin izni olmadıkça eserde veyahut eser sahibinin adında kısaltmalar, ekleme ve başka değiştirmeler yapılamaz.[62]” yasama organı bu hükümle ihdas ettiği bu suç tipini koruma altına almıştır. İlk fıkraya göre eser veya eser sahibinin adı üzerinde izin olmadıkça değişiklik yapılamaz. İzin vermeyle yetkili kişi eser sahibi olup bu hakkı kişiliğine bağlı bir hak olduğu için 3. Kişilere de devredilemez. Eser üzerinde nihai suretle değişiklik yapma hakkı eser sahibine aittir. Yine dolaylı bir biçimde buradan çıkaracağımız diğer bir sonuç eser sahibinin adı da eser ile bir bütündür. Aynı madde (m.16/3) uyarınca eser sahibinin eserinde değişiklik yapılmasını önleme hakkı kendisine kanun tarafından tanınmış bir manevi haktır. Bu nedenle eser sahibi, eser üzerinde şeref ve itibarını zedeleyen veya eserin hususiyetini bozan her türlü değişikliği önleme hakkına sahiptir.[63] Eser sahibinin eser üzerinde değişiklik yapılmasını önleme/ men etme yetkisi ancak ortada FSEK kapsamında bir eserin var olması halinde söz konusu olabilecektir, bu bir nevi ön şart oluşturmaktadır.[64] Eserde değişiklik yapılması, eserin bozulması imhası veya tahribi eylemlerini de kapsamaktadır. Bundan dolayı hak sahibinin eserini bozmak veya tahrip edilmesi halinde suç oluşacaktır.[65]

5728 sayılı Kanunla değişiklik yapılmadan önce 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunun 71’inci maddesinin 3. ve 4. bentlerinde “Başkasının Eserini Kendi Eseri Veya Kendisinin Eserini Başkasının Eseri Olarak Göstermek Suçu” ve “FSEK m. 32, 33, 34, 35, 36, 37, 39 ve 40’da Belirtilen Hallerde Kaynak Göstermemek veya Yetersiz ya da Aldatıcı Kaynak Göstermek Suçu” düzenlenmekteydi.

Gerek değişiklik yapılmadan önce, gerekse yeni düzenlenen kanunumuzda açıkça intihal kavramından bahsedilmemişse de her iki kanunun değişiklik gerekçelerinde de intihalden bahsedilmiştir.[66] FSEK’ un 15. maddesinde yer alan “Eseri, sahibinin adı veya müstear adı ile yahut adsız olarak, umuma arz etme veya yayımlama hususunda karar vermek salahiyeti” bu yaptırım ile korunmak istenmiştir.

Bir başka yaklaşımla medeni hukukta da kişinin adı kişilik hakkı kapsamında değerlendirilmiş olup kişinin adı üzerindeki hakkı kişilik haklarını koruyan genel hükümlerin yanında özel olarak korunmaktadır. FSEK m.15’ deki[67] düzenlemede TMK m.26[68] ile aynı doğrultuda olmuştur.[69] Eser ile sahibi arasındaki bağ adının belirtilmesi suretiyle kurulur. Bu kişinin manevi haklarından biridir. Fakat eser sahibi kendi ismini kullanmak zorunda değildir, dilerse müstear ad, rumuz, vb. kullanabilir. Eser sahibinin adının belirtilmemiş olması başkalarına eser üzerinde istedikleri gibi tasarruf edebilme imkanı vermez.[70] Kanunun 16. maddesinde düzenlenen “ eser sahibinin izni olmadıkça, eser sahibinin adında kısaltmalar, ekleme ve başka değiştirmeler yapılamaz” hükmü ile getirilen sınırlandırılmalar da korunmaktadır.[71] Suçun tipiklik unsuru FSEK md. 71/2’ ye göre “başkasına ait esere kendi eseri olarak koymaktır.

  • Bağlantılı Haklara Tecavüz Suçunu Oluşturan Fiiller

Bağlantılı haklara tecavüz suçunda fiil asıl eserle ilgili olarak bağlantılı haklara sahip olan icracı sanatçılara; fonogram yapımcılarına; veya film yapımcılarına yöneliktir. Radyo ve televizyon kuruluşlarına yönelik fiiller ise cezai koruma dışında bırakılmıştır.

Bağlantılı haklara tecavüz suçu için özel hareketler düzenlenmemiştir. Yapısı gereği asıl eserin haklarına bağlı olan bağlantılı haklarda fiil, asıl eser üzerindeki haklarda işlenir. Burada şu ayrıma dikkat etmek gerekir. İcracı sanatçılara yönelik fiillerde fail, fiiliyle icracı sanatçıların ihlal ettiği hak grubuna göre manevi haklara veya mali haklara yönelik hareketlerden birisini gerçekleştirmiş olur. Şayet fail, fonogram yapımcıları; veya film yapımcılarına yönelik fiillerde bulunursa bu kez yalnızca mali haklara yönelik hareketlerden birisini gerçekleştirmiş olur. Dolayısıyla yapılarına uygun düştüğü ölçüde manevi veya mali haklara tecavüz suçunu oluşturan fiillerin burada da geçerli olacağını söylemek gerekir.

Bağlantılı haklara tecavüz suçunda farkı yaratan korunan hukuki değer ve onun sahibi olan mağdurdadır. Bağlantılı haklara tecavüz suçunda bu kişiler bağlantılı hak sahipler olacaktır. Suçun konusu ise, icra, fonogram veya yapım olacaktır.

Bağlantılı haklara tecavüz suçunda icracı sanatçıların hangi manevi ve mali; diğer bağlantılı hak sahiplerinin ise hangi mali haklara sahip oldukları FSEK md. 80’de gösterilmiştir. Dolayısıyla bu suçla asıl eser ile ilgili bağlantı kurulan hakların koruma altında olduğunu söylemek gerekir.

a) Eser Sahibinin Manevi Haklarına Tecavüz Suçlarının Manevi Unsurları

Bu suçlar teşebbüsle işlenmeye müsait olmayıp, manevi unsurları kast olan suçlardır. İcra hareketleri bölünebiliyor ise eksik teşebbüsten söz edilebilir. Ancak, kanun koyucu TCK’nın 35. Maddesinde buna değinmemiş olup yalnızca tam teşebbüsü ele almıştır. Doktrinde de görüş birliği olduğu üzere, sırf hareket suçları teşebbüse müsait değillerdir.

5237 sayılı TCK Md. 22/1 ‘ e göre “taksirle işlenen fiiller kanunun açıkça belirttiği hallerde cezalandırılır.”  hükmü yer aldığından kanun koyucu FSEK’ te yapılan son değişiklikle suçlara ayrıca “kasıt” ibaresini eklemeyi gereksiz bulmuştur.[72]

Kanunda her ne kadar özel bir kast aranmamış olsa da, failin faydalanma kastının bulunması gerekir. Keza yukarıda da bu tespite olağan yaşam ve ticaret hayatının tecrübelerinin yardımcı olacağını belirtmiştik. Buna göre bir faydalanma kastı söz konusu değil ise mali haklara tecavüz suçu oluşmaz, meydana gelen sonuç açısından gelişen ihtimallere göre manevi haklara tecavüz suçu oluşmuş olabilir.[73] Hukuka aykırılığın bu şekilde açıkça ifade edildiği hallerde suç ancak doğrudan kastla işlenebilir.[74]

a) Genel Olarak

Hukuka aykırılık, hukuk kuralının düzenlediği emir veya yasaklara aykırı olarak hareket etme olarak tanımlanabilir. Hukuka aykırılıkta tipe uygun fiil tüm hukuk düzeni ile çatışma halindedir. Dolayısıyla hukuka aykırılık, fiilin objektif açıdan değerlendirilmesiyle fiil ve hukuk düzeni arasındaki çelişkiyi ifade eder.

Hukuka aykırılık ve haksızlık aynı anlamda değildir. Haksızlık, hukuka aykırı davranışın kendisi olarak görülmektedir.

Ceza hukukunda suçtan bahsedebilmek için tipe uygun, hukuka aykırı ve kusurlu bir davranışın bulunması gerektiğinden bahsetmiştik. Ceza hukukunda suç tipleri aslında birer hukuka aykırılık karineleridir; bu açıdan suç tipinde fiilin hukuka aykırı olduğundan ayrıca söz edilmesi gerekmemektedir.

Manevi, mali veya bağlantılı haklara tecavüz suçu açısından ayrıca FSEK’in çeşitli maddelerinde düzenlenmiş hukuka uygunluk sebepleri bulunmaktadır. Belirtmek gerekir ki fikri haklar sınırsız değildir. Eser sahibi meydana getirdiği eseriyle bilim, kültür, sanat vb. alanlara katkıda bulunmaktadır. Eser sahibinin haklarının iyi korunması demek bu noktada eser sahibinin üretime teşvik edilmesiyle fikri üretime katılımını artırmak ve toplumun da kültür hayatını geliştirmek demektir. Ancak eserin sınırsız bir biçimde korunması halinde eserden yararlanmanın zorlaşacağı ortadadır. Bu sebeple hem eser sahibinin hakları etkin bir şekilde korunup kendisi fikri üretime teşvik edilmeli hem de toplumu oluşturan bireylerin bilgiye, habere ulaşma ve ifade özgürlüğüne dair hakları gözetilmelidir. İşte bunun için FSEK’te birey veya toplum lehine telif haklarına dair bazı sınırlamalar yapılmıştır. Bu sınırlamalar FSEK md. 30 vd. hükümlerinde görünmektedir. Bunlardan toplum lehine olanlar;

  • Kamu Düzeni Nedeniyle Eserin Kullanılması (FSEK md. 30)
  • Eserin Koruma Süresi Dolmadan Devletin Eseri Kamuya Mal Etmesi
  • Mevzuat ve İçtihatlar (FSEK md. 31)
  • Nutuklar ve TBMM’de Yapılan Açıklamalar (FSEK md. 32)
  • Eğitim ve Öğretim Kurumlarında Eserin Temsil Edilmesi (FSEK md. 33)
  • Eğitim ve Öğretim İçin Hazırlanan Derlemeler (FSEK md. 34)
  •  İktibas Serbestisi (FSEK md. 35)
  • Gazete Münderecatı (FSEK md. 36)
  • Haber ve Bilgilendirmeler (FSEK md. 37)

şeklinde görünmektedir. Birey lehine getirilen sınırlamalardan doğan hukuka uygunluk sebepleri ise FSEK md. 38’de düzenlenmektedir.

Bunlara ek olarak bir de bağlantılı hak sahiplerine yönelik sınırlamalar getirilmiştir. FSEK md. 80’in çeşitli fıkralarında düzenlenen bu hallerin varlığı söz konusu olduğunda hukuka uygunluk sebebinin varlığından ötürü suç oluşmayacaktır.

a) Eser Sahibinin Manevi Haklarına Tecavüz Suçlarının Özel Görünüş Biçimleri

Ceza hukukunda suça teşebbüs, işlenmesi amaçlanan bir suçun kanunda yazılı icra hareketlerine başladıktan sonra failin iradesi dışındaki sebeplerle suçun tamamlanamamasıdır.[75] Eser sahibinin manevi haklarına tecavüz suçları teşebbüse uygun değildir. Çünkü bu suçlar sırf hareket suçlarıdır. Ancak sırf hareket suçlarında icra hareketleri kısımlara bölünebiliyor ise bunlara da teşebbüs mümkündür.[76] Yine de söz konusu suç için bu suça ilişkin tam teşebbüs mümkün görünmemektedir.

Diğer bir anlatımla failin işlemek istediği suçun, icra hareketlerinin tamamlanamaması veya neticenin meydan gelmemesi sebebiyle yarıda kalmasına teşebbüs denir.[77] Teşebbüs TCK’nın 35. Maddesinde “kişi, işlemeyi kastettiği bir suçu elverişli hareketlerle doğrudan doğruya icraya başlayıp da elinde olmayan nedenlerle tamamlayamaz ise teşebbüsten sorumlu tutulur.” şeklinde düzenlemiştir. Bu düzenlemeden hareketle suça teşebbüsün söz konusu olabilmesi için öncelikle failin suçu gerçekleştirmeye elverişli hareketlerle icra hareketlerine başlamış olması, fakat elinde olmayan nedenlere bu hareketlerin yarıda kalması gerekmektedir.[78] TCK’ da teşebbüs ve eksik teşebbüs açısından bir ayrıma gidilmemiş yalnızca teşebbüsten bahsedilmiştir. TCK’ya göre suçun icra hareketlerinin tamamlanıp tamamlanmamış olması cezalandırmada rol oynamayacaktır.[79] Yapılan hareketin verdiği zarar veya oluşturduğu tehlikeye göre ceza belirlenecektir.

Çalışmamıza konu suçların tamamı sırf hareket suçlarıdır. Yani yapılan eylemle eşzamanlı olarak neticede meydana gelecektir. Bu suçların icra hareketleri zaten neticenin kendisidir.[80] Bu sebeple bu tür suçlarda doktrinde de görüş birliği olduğu üzere kural olarak teşebbüs mümkün değildir. Şayet yapılan hareketler kısımlara ayrılabiliyor ise eksik teşebbüsten söz edilebilecektir. TCK’ da eksik teşebbüsten bahsedilmediği ve yalnızca teşebbüs düzenlenmiş olduğu için fail yarattığı tehlike ve oluşturduğu zarara göre cezalandırılacaktır.

Esasında bir kişi tarafından işlenebilen suçlar, birden fazla kişinin iştirakiyle de işlenebilir.[81] Fakat tüzel kişilerle ilgili olarak, TCK md.20’ye göre “Tüzel kişiler hakkında ceza yaptırımı uygulanamaz. Ancak, suç dolayısıyla kanunda öngörülen güvenlik tedbiri niteliğindeki yaptırımlar saklıdır.” şeklinde düzenlenmiş olup tüzel kişiler söz konusu suç için suç faili ile birlikte müşterek sorumlu tutulamayacak sadece güvenlik tedbirlerine hükmolunacaktır.

Maddede düzenlenen suçlar birbirlerinden bağımsız nitelikte suçlardır. Bu sebeple bu suçlar kendi aralarında seçimlik hareketli suç vasfında değildir. Dolayısıyla her bir suçun oluşumu da bağımsızdır. Bu bağlamda bu suçların kendi aralarında veya kanunda belirtilen diğer suçlarla içtima durumları söz konusu olabilir.  

Çalışmamıza konu yukarıda da ele aldığımız FSEK md. 71/1 ve 71/2 de düzenlenen suçların birbirine benzeyen özellikler ihtiva etmeleri sebebiyle bu suçların özel görünüş biçimlerini tek başlık altında inceleyip arz etmeye çalışacağız.

Yukarıda çalışmamızın manevi haklara tecavüz suçlarının özel görünüş biçimleri başlığını açıklayıcı olabilmek adına bir tamam bu başlığımızda da ele aldık ve devamında ayrıca istisna durumları ve diğer açıklamalarımızı ekleyeceğiz. 

Failin işlemek istediği suçun, icra hareketlerinin tamamlanamaması veya neticenin meydan gelmemesi sebebiyle yarıda kalmasına teşebbüs denir.[82] Teşebbüs TCK’nın 35. Maddesinde “kişi, işlemeyi kastettiği bir suçu elverişli hareketlerle doğrudan doğruya icraya başlayıp da elinde olmayan nedenlerle tamamlayamaz ise teşebbüsten sorumlu tutulur.” şeklinde düzenlemiştir. Bu düzenlemeden hareketle suça teşebbüsün söz konusu olabilmesi için öncelikle failin suçu gerçekleştirmeye elverişli hareketlerle icra hareketlerine başlamış olması, fakat elinde olmayan nedenlere bu hareketlerin yarıda kalması gerekmektedir.[83] TCK’ da teşebbüs ve eksik teşebbüs açısından bir ayrıma gidilmemiş yalnızca teşebbüsten bahsedilmiştir. TCK’ ya göre suçun icra hareketlerinin tamamlanıp tamamlanmamış olması cezalandırmada rol oynamayacaktır.[84] Yapılan hareketin verdiği zarar veya oluşturduğu tehlikeye göre ceza belirlenecektir.

Suça teşebbüsten söz etmek için, failin suçun işlenmesi yönündeki kastının da sabit olması gerekir ki, bu noktada da genel ve ticari yaşam tecrübeleri failin kastının tespitinde bizlere yardımcı olacaktır.[85]

Fail işlediği suç sebebiyle birden fazla hak sahibinin hakkını ihlal edebilir. Ancak failin işlediği suç nedeniyle, her hak sahibi için ayrı bir suç teşkil etmeyecektir. Fail için sadece tek bir cezaya hükmedilir.[86]

Esasında bir kişi tarafından işlenebilen suçlar, birden fazla kişinin iştirakiyle de işlenebilir.[87] Fakat tüzel kişilerle ilgili olarak, TCK md.20’ye göre “tüzel kişiler hakkında ceza yaptırımı uygulanamaz. Ancak, suç dolayısıyla kanunda öngörülen güvenlik tedbiri niteliğindeki yaptırımlar saklıdır.” şeklinde düzenlenmiş olup tüzel kişiler söz konusu suç için suç faili ile birlikte müşterek sorumlu tutulamayacak sadece güvenlik tedbirlerine hükmolunacaktır. Çalışmamız kapsamında ele aldığımız bu suçların tamamı iştirak halinde işlenmeye müsait suçlardır.

Çalışmamıza konu FSEK md. 71/1 ve 71/2 de düzenlenen mali, manevi ve bağlantılı haklara tecavüz hallerinde oluşacak suçlar açısından içtima kurallarına ilişkin ayrıca detaylı bir inceleme yapmayacağız. Tıpkı manevi haklara tecavüz suçlarının özel görünüş biçimlerinde değindiğimiz içtima ilişkin giriş gibi yine burada da düzenlenen suçlar birbirlerinden bağımsız nitelikte suçlardır.

Bu sebeple bu suçlar kendi aralarında seçimlik hareketli suç vasfında değildir. Dolayısıyla her bir suçun oluşumu da bağımsızdır. Bu bağlamda bu suçların kendi aralarında veya kanunda belirtilen diğer suçlarla içtima durumları söz konusu olabilir.  

BÖLÜM III

FSEK KAPSAMINDA DÜZENLENEN SUÇLARDA YARGILAMA USULÜ

I) Soruşturma Ve Kovuşturma

A) Şikâyet

Mali, manevi ve bağlantılı hak ihlali suçları, takibi şikâyete bağlı olup eser sahibi, eylemi ve faili öğrendikten itibaren 6 ay içinde Cumhuriyet Başsavcılığına veya kolluğa başvurabilir.[88] 5728 Sayılı kanun ile değişik 75. Madde soruşturma ve kovuşturma konularını düzenlemiştir.[89] 5728 Sayılı kanun ile değişik 71. Ve 72. Maddelerdeki fiillerin şikayete bağlı olarak kovuşturulacağı açıkça belirtilmiştir. Şikayet, eser sahibi veya üyesi oldukları meslek birliğince hakları ve yetki devrini içeren belgeler Cumhuriyet Başsavcılığına sunulmak suretiyle yapılacaktır. Hak sahipliğine ilişkin belgeler süresinde verilmediğinde kovuşturmaya yer olmadığı kararı verilir.[90]

Bununla birlikte hak sahipleri FSEK 11 ve 12. Maddeleriyle ihtisas mahkemelerinin görevine ilişkin 5728 sayılı kanun ile değişik 76. Maddesinde ifade edilen Hak sahipliği karinesinden açılabilecek hukuk davalarında yararlanabileceklerdir. Ceza davasında ise şikayete hakkının dayanağı karineden ziyade ispatlanmalıdır.[91]

Şayet eser sahibinin izni olmadan kullanıldığı öne sürülen eser veya nüshaları üzerindeki ayırt edici etiket veya bilgilerden eser sahibi anlaşılabiliyor ise şikâyet için yeterli bilgi var demektir.[92] Meslek birliğinin şikâyet etmesi halinde, eser sahibinin üyelik belgesi, o eser/eserlerle ilgili yetki devrine ilişkin belge ve vekâletname bağı kurulmalıdır.[93]

Eser sahibinin ölümüyle mirasçılarının şikayet ve dava hakları ancak eser sahibinin kişilik haklarının uzantısı olarak kabul edilir.[94] Ayrıca HGK’ nın 11.02.1983 t. 1981/4-70 K. 1983/123 kararında vardığı sonuç da bu doğrultudadır.[95]

Kamuya mal olmuş sanatçıların kültür varlığımızı temsil eden eserleri için Kültür ve Turizm Bakanlığının da şikâyet hakkı bulunmaktadır.[96]

FSEK md. 71’ de düzenlenen suçlardan ötürü soruşturma ve kovuşturma işlemleri şikayete tabidir. Cumhuriyet Başsavcılığı ve kolluk bu suçlara ilişkin resen harekete geçmemektedir.[97] Şikayet üzerine cumhuriyet savcısının suç konusu eşyalar ile ilgili olarak 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu hükümlerine göre elkoyma koruma tedbirinin alınmasına ilişkin gerekli işlemleri yapacağı düzenlenmiştir.[98] Yine bu işlemlerin icrası için kolluk kendiliğinden harekete geçmeyecek cumhuriyet savcısının talimatıyla elkoyma işlemi yapılacaktır.[99]  El koyma için hâkim kararı veya gecikmesinde sakınca bulunan hallerde Cumhuriyet savcısının yazılı emri gerekmektedir. Ayrıca FSEK md. 75/3’de yapılan;

“Şikâyet üzerine Cumhuriyet savcısı suç konusu eşya ile ilgili olarak 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu hükümlerine göre elkoyma koruma tedbirinin alınmasına ilişkin gerekli işlemleri yapar. Cumhuriyet savcısı ayrıca, gerek görmesi hâlinde, hukuka aykırı olarak çoğaltıldığı iddia edilen eserlerin çoğaltılmasıyla sınırlı olarak faaliyetin durdurulmasına karar verebilir. Ancak, bu karar yirmidört saat içinde hâkimin onayına sunulur. Hâkim tarafından yirmi dört saat içinde onaylanmayan karar hükümsüz kalır.” bu düzenlemenin gereği olarak Cumhuriyet savcısı gerek görmesi halinde, hukuka aykırı olarak çoğaltıldığı iddia edilen eserlerin çoğaltılmasıyla sınırlı olarak faaliyetin durdurulmasına karar verebilir. Bu karar 24 saat içerisinde hâkim onayına sunulmalıdır. Hâkim tarafından 24 saat içerisinde onaylanmayan karar hükümsüzdür. [100]

Fikri ve Sınai haklar Ceza Mahkemesi, kanundaki ceza miktarı ve suçun vasfı ne olursa olsun, 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri kanununda düzenlenen tüm suçlarla ilgili yargılama yapmakla görevlidir. Fikri ve Sınai haklar ceza mahkemesi, özel mahkeme statüsündedir. Genel mahkemeler olan asliye ceza mahkemesi ve ağır ceza mahkemesi görev kuralları; suç vasfı ve ceza miktarına göre belirlenirken, fikri ve sınai haklar ceza mahkemesinin görevi tümüyle fikri mülkiyet suçlarına özgülenmiştir.[101]

Fikri ve Sınai Ceza mahkemesi FSEK md. 76/1 de işaret edilen Adalet Bakanlığı tarafından kurulacak ihtisas mahkemelerindendir. İhtisas mahkemesi bulunmayan yerlerde asliye ceza mahkemeleri görevlidir.[102]

Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu madde 11, 12, 13 ve 15 hükümleri ispat bakımından belirleyici hükümlerdendir eser sahipliğinde şüpheli durumların oluşması, yargılama aşamasında dayanılacak ispat koşulları oluşacak karinelerin hareket noktalarını oluşturmaktadırlar. FSEK md.11’in amacı, eser sahibi olduğunu iddia eden kişiye bu iddiasının ispatında yol gösterici olacaktır.[103]  5846 sayılı FSEK’te Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Taslağında ispata ilişkin bir takım hükümler kanunun 76. Maddesinde düzenlenmiştir.[104]

Bu kanun kapsamında açılacak hukuk davalarında mahkeme, davacının iddianın doğruluğu hakkında kuvvetli kanaat oluşturmaya yeter miktar delil sunması halinde, korunmakta olan eser, icra, fonogram, yapım ve yayınları kullananların, bu kanunda öngörülen izin ve yetkileri aldıklarına dair belgeleri sunmasını isteyebilir. Belirtilen belgelerin sunulmaması tüm eser, icra, fonogram, yapım ve yayınların haksız kullanılmakta olduğuna karine teşkil eder. [105]

FSEK 77. Maddesi ihtiyati tedbirlere ve gümrükte geçici el koymaya ilişkin işlemleri düzenlenmiştir. Kanun metni;

“ Esaslı bir zararın veya ani bir tehlikenin yahut emrivakilerin önlenmesi için veya diğer her hangi bir sebepten dolayı zaruri ve bu hususta ileri sürülen iddialar kuvvetle muhtemel görülürse hukuk mahkemesi, bu Kanunla tanınmış olan hakları ihlal veya tehdide maruz kalanların ya da meslek birliklerinin talebi üzerine, davanın açılmasından önce veya sonra diğer tarafa bir işin yapılmasını veya yapılmamasını, işin yapıldığı yerin kapatılmasını veya açılmasını emredebileceği gibi, bir eserin çoğaltılmış nüshalarının veya hasren onu imale yarıyan kalıp ve buna benzer sair çoğaltma vasıtalarının ihtiyati tedbir yolu ile muhafaza altına alınmasına karar verebilir.” Kararda, emre muhalefetin İcra ve İflas Kanununun 343 üncü maddesindeki cezai neticeleri doğuracağı açıklanır.

Haklara tecavüz oluşturulması ihtimali hâlinde yaptırım gerektiren nüshaların ithalat veya ihracatı sırasında, 4458 sayılı Gümrük Kanunu’nun 57’nci maddesi hükümleri uygulanır.

Bu nüshalara gümrük idareleri tarafından el konulmasına ilişkin işlemler Gümrük Yönetmeliğinin ilgili hükümlerine göre yürütülür.” Aynen düzenlenerek önceki kanun metninde yapılan değişikliklerle 6100 sayılı HMK’da düzenlenen ihtiyati tedbire ilişkin 389. Madde ile uyumlu bir düzenleme yapılmıştır. Buna göre “ Mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli bir ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkansız hale geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hallerinde, uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebilir.”[106] 

FSEK ’te ihtiyati tedbir bakımından HMK ‘ya bu konuda atıf yapan bir hüküm bulunmamaktadır. Ancak bu durum HMK’ da düzenlenmiş ve genel nitelik taşıyan ihtiyati tedbire ilişkin hükümlerin FSEK bakımından uygulanmayacağı anlamına gelmemektedir.[107] Bundan ötürü FSEK ‘te ihtiyati tedbire ilişkin özel hükümlerde bir açıklık bulunmaması halinde HMK ‘ya başvurulmalıdır.[108]

Haklara saldırı ihtimali halinde, nüshaların ithalat ve ihracatı sırasında, 4458 Sayılı Gümrük Kanununun 57. Maddesi hükümleri uygulanır.[109] Bu nüshalara gümrük idaresi tarafından el konulmasına ilişkin işlemler gümrük yönetmeliğine göre yürütülür. Şeklinde düzenlenmiştir. Şikâyet üzerine cumhuriyet savcısının suç konusu eşyalar ile ilgili olarak 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu hükümlerine göre el koyma koruma tedbirinin alınmasına ilişkin gerekli işlemleri yapacağı düzenlenmiştir.[110] Yine bu işlemlerin icrası için kolluk kendiliğinden harekete geçmeyecek cumhuriyet savcısının talimatıyla el koyma işlemi yapılacaktır.[111]  El koyma için hâkim kararı veya gecikmesinde sakınca bulunan hallerde Cumhuriyet savcısının yazılı emri gerekmektedir. Ayrıca FSEK md. 75/3’de yapılan;

“Şikayet üzerine Cumhuriyet savcısı suç konusu eşya ile ilgili olarak 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu hükümlerine göre el koyma koruma tedbirinin alınmasına ilişkin gerekli işlemleri yapar. Cumhuriyet savcısı ayrıca, gerek görmesi hâlinde, hukuka aykırı olarak çoğaltıldığı iddia edilen eserlerin çoğaltılmasıyla sınırlı olarak faaliyetin durdurulmasına karar verebilir. Ancak, bu karar yirmi dört saat içinde hâkimin onayına sunulur. Hâkim tarafından yirmi dört saat içinde onaylanmayan karar hükümsüz kalır.” bu düzenlemenin gereği olarak Cumhuriyet savcısı gerek görmesi halinde, hukuka aykırı olarak çoğaltıldığı iddia edilen eserlerin çoğaltılmasıyla sınırlı olarak faaliyetin durdurulmasına karar verebilir. Bu karar 24 saat içerisinde hâkim onayına sunulmalıdır. “Hâkim tarafından yirmidört saat içerisinde onaylanmayan karar hükümsüzdür” şeklindeki düzenleme el koymaya ilişkin işlemlerin yürütme esasını belirlemektedir.[112]

Hükmün ilanına ilişkin düzenle Fikir ve Sanat Eserleri Kanunun 78. Maddesinde düzenlenmiştir. Madde metni“67’nci maddenin ikinci fıkrasında yazılı halden maada, haklı olan taraf, muhik bir sebep veya menfaati varsa, masrafı diğer tarafa ait olmak üzere, kesinleşmiş olan kararın gazete veya buna benzer vasıtalarla tamamen veya hulasa olarak ilan edilmesini talep etmek hakkını haizdir. İlanın şekil ve muhtevası kararda tesbit edilir. İlan hakkı, hükmün kesinleşmesinden itibaren üç ay içinde kullanılmazsa düşer.” şeklindedir.

SONUÇ

Yaratıcı bir fikri caba sonucunda bir eser meydana getiren kişiye eser sahibi denir. Fikir ve sanat eserleri kanununa göre yaratıcı bir fikri sonucunda ortaya konulan urunun eser niteliğinde sayılabilmesi için sahibinin özelliğini taşıyarak hususi olması ve kanunda düzenlenerek kategorize edilmiş eser türlerinden birine dahil olması gerekir. Fikri bir çalışma sonucunda ortaya konan urunun sahibine haiz özellikleri taşıdığından söz edebilmek için ortada kaynağı sahibinin fikri urun olması için yaratıcı gücünün egemenliği ile yaratılmış bir urun olması gerekir. Ancak bir fikri urunun tamamının eksiksiz bir bicim de özgün olmasını ummak fikir ve sanat eserleri kanununun uygulanma alanını olabildiğince daraltacaktır. Zira bilimsel, kültürel, bilgi ve kodlar doğaları gereği paylaşım ve etkileşime acıktır bu sebeple bir fikir urunu oluşturulurken meydana getirilirmiş eserlerden yararlanılması çoğunlukla kaçınılmazdır. Dolayısıyla eser sahibinin özelliğinin şeklen mi yoksa esasen mi aranacağı eser türleri bakımından değişkenlik arz edecek olup urunun yaratıcısının hususiyetine sahip olup olmadığı saptanmaya çalışılırken bazı ürünlerde şeklen bazı ürünlerde ise esasen inceleme yapılacaktır.

Fikir ve sanat eserleri kanununda eser türleri, ilim ve edebiye t eserleri, güzel sanat eserleri, musiki eserleri, sinema eserleri, işlenme ve derleme eserler biçiminde numerus clasus ilkesince sınırlı sayıda hükme bağlanmıştır. Dolayısı ile yukarıda da belirttiğimiz üzere fikri urunun eser niteliğine sahip olabilmesi için gerekli ikinci şart FSEK kapsamında düzenlenmiş olan belirttiğimiz eser türlerinden birinin kapsamında olmasıdır. Bu türlere dahil olmayan fikir ürünleri eser olarak kabul edilmez. FSEK’e göre eser yalnızca bir kişi tarafından meydana getirileceği gibi birden fazla kişi tarafından da oluşturulabilir. Birden fazla kişi tarafından oluşturulabilen eserlerde eser kısımlara ayrılabiliyor ise, müşterek eser sahipliği söz konusu olacaktır. Eser parçalara ayrılmaz biçimde bir bütünlük arz ediyorsa iştirak halinde eser sahipliğinden söz edilecektir. Bu gibi bir ayrıma sinema eserlerinde gitmek mümkün olmadığından sinema eserleri müşterek ve iştirak eser sahipliği özelliğini birlikte taşıyacaktır. FSEK uyarınca eser sahiplerinin eser sahibi olmaları sebebi ile çeşitli mali ve manevi hakları olup bu haklar kanunla sınırlı şekilde düzenlenenlerden ibarettir. FSEK kapsamında düzenlenen mali haklar eser sahibine ekonomik olarak yararlanma şeklinde münhasır yetki veren haklardır. Bu haklar kanunda sınırlı olarak sayılan isleme, çoğaltma, yayma, temsil, işaret ve /veya görüntü nakline yarayan araçlarla umuma iletim ve satış bedelinden pay talebi haklarıdır. Eser sahibinin kişiliğine sıkı sıkıya bağlı bu hakların özellikleri ise bağımsız olmaları devir ve intikal edilebilir mahiyette olmalarıdır.

Fikir ve sanat eserleri kanununda düzenlenen suçların failleri haksız ekonomik çıkar amaçlarıyla hareket ettikleri için cezaların caydırıcı olabilmesi failin hedeflediği yaradan yoksun bırakılması ıle mümkün olacaktır. Bu suçları isleyen kişilerin elde ettikleri haksız kazançtan daha az bir para cezasına çarptırılmaları cezaların caydırıcılık niteliğini kaybetmesine sebep olacaktır. FSEK uyarınca sucun kovuşturulması ve soruşturulması şikayete tabı tutulmuş olup şikayet hakkı olan kışı ve kurumlar soruşturma ve kovuşturma aşamasında özellik arz eden hususlar olarak düzenlenmiştir. FSEK’in cezaların caydırıcılığını sağlayabilmek için ağır hapis ve para cezalarını öngörmüş olmasına rağmen suçların resen takip edilmemesi sakınca oluşturmaktadır. Dolayısı ile ihlallerin önüne geçilmesi eser sahibinin haklarını koruyacağı gibi kayıt dışı ekonominin önüne gerek devletin vergi kaybına uğramasında engelleyecektir. FSEK uyarınca düzenlenmiş ceza davalarında görevli mahkemeler söz konusu suçlar için oluşturulmuş ihtisas mahkemeleridir. Yetkiye ilişkin spesifik bir düzenleme söz konusu olmadığından yetkili mahkeme CMK uyarınca belirlenir.

KAYNAKÇA

ALİMOĞLU, Kemal, Fikir Ve Sanat Eserleriyle İlgili Manevi Mali Ve Bağlantılı Hakların İhlali Suçları, Yüksek Lisans Tezi, İstanbul 2010

ARTUK, M. Emin – Ahmet GÖKÇEN – Caner YENİDÜNYA, Ceza Hukuku Genel Hükümler, Adalet Yayınevi 2015, 9.baskı

ATEŞ, Mustafa, Fikir ve Sanat Eserleri Üzerindeki Hakların Kapsamı ve Sınırlandırılması, Ankara: Seçkin Yayıncılık, 2003

BELGESAY, Mustafa Reşit, Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu Şerhi, M. Sıralar Matbaası,1955

BÜLTER, Ahmet, Eser Sahibinin Hakları İle Bağlantılı Haklar, TBB Dergisi, Sayı 59-2005

CENTEL, Nur – Hamide ZAFER- Özlem ÇAKMUT, Türk Ceza Hukukuna Giriş, Beta Yayınları, İstanbul 2005

ÇINAR, Ömer, Fikri Hukuk Açısından Eser Sahibinin Hakları ve Korunması, İstanbul 2002

ERDİL, Engin, Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu Şerhi, Vedat Kitapçılık, İstanbul 2009

GÜNEŞ, İlhami, Eser Sahibinin Manevi Hakları ve Uygulama, Terazi Hukuk Dergisi, cilt:3 sayı:10 2008

GÜNEŞ, İlhami, Son Yasal Düzenlemelerle Uygulamada Fikir ve Sanat Eserleri Hukuku, Ankara: Seçkin Yayıncılık, 2008

GÜNEŞ, İlhami, Uygulamada Fikir Ve Sanat Eserleri Hukuku, Ankara 2021

KARACA, Elif Aykurt, Fikir Ve Sanat Eserleri Hukukunda Bağlantılı Hak sahipleri, Şubat 2021

KILIÇOĞLU, Ahmet, 5101 Sayılı Kanunla Getirilen Yenilikler, TBB Dergisi, Sayı 55-2004

ÖZDERYOL, Teknail, Fikir ve Sanat Eserleri Kanununda Düzenlenen Suçlar, İstanbul 2006

TEKİNALP, Ünal, Fikri Mülkiyet Hukuku, İstanbul 2012

ALICA, Türkay-Levent YAVUZ- Fethi MERDİVAN, Fikir Ve Sanat Eserleri Kanunu Yorumu, Seçkin yayıncılık, 2014

ARTUK, M. Emin– Ahmet GÖKÇEN – Caner YENİDÜNYA, Ceza Hukuku Özel Hükümler, Adalet Yayınevi 2017

ATEŞ, Mustafa, Sahibi Ölen Fikir Ve Sanat Eseri Üzerindeki Mali Hakların Mirasçılara İntikali, Ticaret ve Fikri Mülkiyet Hukuku Dergisi, cilt:6 sayı:1 2020

AYİTER, Nuşin, Hukukta Fikir ve San’at Ürünleri, Ankara: Sevinç Matbaası, 1981

BAYINDIR, Sinan, Eser Sahibinin İzni Olmaksızın Eseri Umuma İletim Suçu, TBB Dergisi, 2014

EREL, Şafak Türk Fikir ve Sanat Eserleri Hukuku, Ankara 1988

ERVERDİ, Zeynep, Eser Sahipleri Meslek Birlikleri İle Üyeleri Arasındaki İlişki – Müzik Meslek Birlikleri Üzerinden Bir Değerlendirme

GÜNEŞ, İlhami, Uygulamada Fikir Ve Sanat Eserleri Hukuku, Seçkin Yayıncılık 3.baskı, Ankara 2021

SALMANLI, Dilek, Fikir Ve Sanat Eserleri Kanunu İle Korunan Haklar, Bu Hakların İhlali Halinde Açılabilecek Hukuk Davaları Ve Yargılama Usulü, Ankara 2013

SULUK, Cahit, Rauf KARASU, Temal NAL, Fikri Mülkiyet Hukuku, 3. Baskı, Eylül 2020

TÜYSÜZ, Mustafa, Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu Çerçevesinde Fikri Haklar Üzerindeki Sözleşmeler, Yetkin Yayınları Ankara 2007, S.62, GÜNEŞ

YAZICIOĞLU, R. Yılmaz, Fikri Mülkiyet Hukukundan Doğan Suçlar, On İki Levha Yayıncılık, İstanbul 2009

YENİDÜNYA, A. Caner, Telif ve Bandrol Suçları, Şubat 2019


[1]İlhami GÜNEŞ, Uygulamada Fikir Ve Sanat Eserleri Hukuku, Ankara 2021, S. 17

[2]Ünal TEKİNALP, Fikri Mülkiyet Hukuku, İstanbul 2012,  s.1

[3]TEKİNALP, s.1

[4]GÜNEŞ, s.17

[5]GÜNEŞ, s.18

[6] Numerus clausus, ‘’ sınırlı sayı’’ anlamına gelmektedir. Sınırlı sayıda hukuki işlemin tarafların tasarrufunda olduğu ifade edilmektedir.

[7] 5846 Sayılı Fikir Ve Sanat Eserleri Kanunu, m.8

[8] 5846 Sayılı Fikir Ve Sanat Eserleri Kanunu, m.9

[9] 5846 Sayılı Fikir Ve Sanat Eserleri Kanunu, m.10

[10] Mustafa Reşit BELGESAY, Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu Şerhi, M. Sıralar Matbaası,1955, s. 37.

[11] Mustafa ATEŞ, Fikir ve Sanat Eserleri Üzerindeki Hakların Kapsamı ve Sınırlandırılması, Ankara: Seçkin Yayıncılık, 2003, s.13

[12] İlhami Güneş, Son Yasal Düzenlemelerle Uygulamada Fikir ve Sanat Eserleri Hukuku, Ankara: Seçkin Yayıncılık, 2008, s. 67

[13] 5846 Sayılı Fikir Ve Sanat Eserleri Kanunu, m.14

[14] 5846 Sayılı Fikir Ve Sanat Eserleri Kanunu, m.15

[15] 5846 Sayılı Fikir Ve Sanat Eserleri Kanunu, m.16

[16] 5846 Sayılı Fikir Ve Sanat Eserleri Kanunu, m.17

[17] Pay ve takip hakkı, eserin değerindeki sonradan artışlardan, eser sahibinin de yararlanmasına imkan tanımak amacıyla FSEK Madde 45’te düzenlenmiştir. Bu hakla ilgili olarak iki görüş bulunmaktadır. Eserin el değiştirmesinden sonra ortaya çıkan olağan dışı değerlenmeden, eser sahibinin belli bir oranda pay alması gerekliliğini ve bunun hakkaniyete ve adalete daha uygun olacağını düşünenler bir yana; öte yandan da eser sahibine yeniden pay verilmesinin sanat eseri piyasası üzerinde olumsuz etkiler yaratabileceğini ve dolayısıyla bu hakkın tanınmasını doğru bulmayanlar da bulunmaktadır.

[18] GÜNEŞ, s.142

[19] GÜNEŞ, s.142

[20] GÜNEŞ, s.143

[21] GÜNEŞ, s.142                          

[22] TEKİNALP, s.181

[23]   Eser Sahibinin Haklarına Komşu Haklar Yönetmeliği (KHY) m.4/1(a) hükmüne göre komşu hak,  eser sahibinin haklarına zarar vermeden ve onun rızası ile bir eseri özgün biçimde icra eden veya icrasına katılan, bir icrayı ya da sesleri ilk defa tespit eden, yayınlayan gerçek ve tüzel kişilerin münhasıran sahip oldukları; icrayı tespit etme, çoğaltma, kiralama, telli-telsiz her türlü araçla yayınlama ve kamuya açık yerlerde temsil suretiyle bundan faydalanma haklarını ifade etmektedir. Bu kapsamda komşu hakları, eser sahibinin hakları saklı kalmak kaydıyla, eser üzerinde, eser sahibinin haklarıyla komşuluk ilişkisi içinde bulunan ve bu eserle ilgili çeşitli korumalardan yararlanan haklar olarak tanımlamak mümkündür[3]. Komşu haklar klasik olarak eserin korunması amacıyla değil, eserin icrası, tanıtımı ve yayını amacıyla harcanan fikri emeklerin korunması gereğinden ortaya çıkmıştır.

FSEK m.80 hükmüne göre; icracı sanatçılar, fonogram yapımcıları ve radyo televizyon kuruluşları komşu haklar kavramının içerisindedir.

[24] GÜNEŞ, s.269

[25] Elif Aykurt Karaca, Fikir Ve Sanat Eserleri Hukukunda Bağlantılı Hak sahipleri, Şubat 2021, bkz. Sonuç bölümü

[26] Ahmet BÜLTER, Eser Sahibinin Hakları İle Bağlantılı Haklar, TBB Dergisi, Sayı 59-2005, S. 91

[27] Ahmet KILIÇOĞLU, 5101 Sayılı Kanunla Getirilen Yenilikler, TBB Dergisi, Sayı 55-2004, S.77

[28] KILIÇOĞLU, s.77

[29] BÜLTER, s.105

[30]  5846 Sayılı Fikir Ve Sanat Eserleri Kanunu, m.71

[31] Murat Volkan Dülger, Bilişim Suçları ve İnternet İletişim Hukuku, 7. Baskı, Seçkin Yayıncılık, Ankara, 2018, s. 503; R. Yılmaz Yazıcıoğlu, Fikri Mülkiyet Hukukundan Kaynaklanan Suçlar; 5846 S. Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’ndaki Suçlar, On İki Levha Yayıncılık, İstanbul, 2009, ss.168-169.

[32] EREL, s.113

[33] EREL, s.160

 

[35] Kemal ALİMOĞLU, Fikir Ve Sanat Eserleriyle İlgili Manevi Mali Ve Bağlantılı Hakların İhlali Suçları, Yüksek Lisans Tezi, (İstanbul 2010), s.23

[36] İlhami GÜNEŞ, Eser Sahibinin Manevi Hakları ve Uygulama, Terazi Hukuk Dergisi, cilt:3 sayı:10 2008, s.68

[37] TEKİNALP, s.150

[38] Şafak EREL, Türk Fikir ve Sanat Eserleri Hukuku, Ankara 1988, s.111

[39] 5846 Sayılı Fikir Ve Sanat Eserleri Kanunu m.24

[40] Nuşin AYİTER, Hukukta Fikir ve San’at Ürünleri, Ankara: Sevinç Matbaası, 1981, s.136

[41] GÜNEŞ, s.164

[42] Mustafa TÜYSÜZ, Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu Çerçevesinde Fikri Haklar Üzerindeki Sözleşmeler, Yetkin Yayınları Ankara 2007, S.62, GÜNEŞ, s.165

[43] Sinan BAYINDIR,  Eser Sahibinin İzni Olmaksızın Eseri Umuma İletim Suçu, TBB Dergisi, 2014, S. 310

[44] TEKİNALP, s.194

[45] BAYINDIR, s.313

[46] BAYINDIR, s.313

[47]5846 Sayılı Fikir Ve Sanat Eserleri Kanunu, m.25

[48]5846 Sayılı Fikir Ve Sanat Eserleri Kanunu, m.25/2

[49] BAYINDIR, s.314

[50]FSEK Madde 71/1:  Bu kanunda koruma altına alınan fikir ve sanat eserleriyle ilgili manevi, mali veya bağlantılı hakları ihlal ederek:

       (1) Bir eseri, icrayı, fonogramı veya yapımı hak sahibi kişilerin yazılı izni olmaksızın işleyen, temsil eden,çoğaltan, değiştiren, dağıtan, her türlü işaret, ses veya görüntü nakline yarayan araçlarla umuma ileten, yayımlayan ya da hukuka aykırı olarak işlenen veya çoğaltılan eserleri satışa arz eden, satan, kiralamak veya ödünç vermek suretiyle ya da sair şekilde yayan, ticari amaçla satın alan, ithal veya ihraç eden, kişisel kullanım amacı dışında elinde bulunduran ya da depolayan kişi hakkında bir yıldan beş yıla kadar hapis veya adli para cezasına hükmolunur.

[51] ÖZDERYOL, s.161            

[52] 5846 Sayılı Fikir Ve Sanat Eserleri Kanunu, m.23

[53] ALİMOĞLU, S. 119

[54] A. Caner YENİDÜNYA, Telif ve Bandrol Suçları, Şubat 2019, s.3

[55] Kemal ALİMOĞLU, Fikir Ve Sanat Eserleriyle İlgili Manevi Mali Ve Bağlantılı Hakların İhlali Suçları, Yüksek Lisans Tezi, (İstanbul 2010), s.23

[56] İlhami GÜNEŞ, Eser Sahibinin Manevi Hakları ve Uygulama, Terazi Hukuk Dergisi, cilt:3 sayı:10 2008, s.68

[57] TEKİNALP, s.150

[58] Şafak EREL, Türk Fikir ve Sanat Eserleri Hukuku, Ankara 1988, s.111

[59] TEKİNALP, s.337

[60] TEKİNALP, s.337

[61] GÜNEŞ, s.239

[62] 5846 Sayılı Fikir Ve Sanat Eserleri Kanunu,  m.16

[63] ALİMOĞLU, s.77

[64] R. Yılmaz YAZICIOĞLU, Fikri Mülkiyet Hukukundan Doğan Suçlar, On İki Levha Yayıncılık, İstanbul 2009,s.285

[65] ALİMOĞLU, s.78

[66] ERDİL, s.1393

[67] FSEK m.15 “Eseri, sahibinin adı veya müstear adı ile yahut adsız olarak, umuma arzetme veya yayımlama hususunda karar vermek salahiyeti munhasıran eser sahibine aittir. Bir güzel sanat eserinden çoğaltma ile elde edilen kopyelerle bir işlenmenin aslı veya çoğaltılmış nüshaları üzerinde asıl eser sahibinin ad veya alametinin, kararlaştırılan veya adet olan şekilde belirtilmesi ve vücuda getirilen eserin bir kopya veya işlenme olduğunun açıkça gösterilmesi şarttır. Bir eserin kimin tarafından vücuda getirildiği ihtilaflı ise, yahut her hangi bir kimse eserin sahibi olduğunu iddia etmekte ise, hakiki sahibi, hakkının tesbitini mahkemeden istiyebilir. Eser niteliğindeki mimari yapılarda, yazılı istem üzerine eserin görülen bir yerine eser sahibinin uygun göreceği malzeme ile silinmeyecek biçimde eser sahibinin adı yazılır.”

[68] TMK m.26 “Adının kullanılması çekişmeli olan kişi, hakkının tespitini dava edebilir. Adı haksız olarak kullanılan kişi buna son verilmesini; haksız kullanan kusurlu ise ayrıca maddî zararının giderilmesini ve uğradığı haksızlığın niteliği gerektiriyorsa manevî tazminat ödenmesini isteyebilir.”

[69] Ömer ÇINAR, Fikri Hukuk Açısından Eser Sahibinin Hakları ve Korunması, İstanbul 2002, s.46

[70] TEKİNALP, s.157

[71] YAZICIOĞLU, s.238

[72] ERDİL, s.1427

[73] YAZICIOĞLU, s.353

[74] ÖZDERYOL, s.141

[75] 5237 Sayılı Türk Ceza Kanunu, m.35

[76] M. Emin ARTUK – Ahmet GÖKÇEN – Caner YENİDÜNYA, Ceza Hukuku Genel Hükümler, Adalet Yayınevi 2015, 9.baskı, s.614

[77] Nur CENTEL – Hamide ZAFER- Özlem ÇAKMUT, Türk Ceza Hukukuna Giriş, Beta Yayınları, İstanbul 2005, s.455

[78] ÖZDERYOL, s.121

[79] ÖZDERYOL, s.122

[80] ÖZDERYOL s.122

[81] M. Emin ARTUK – Ahmet GÖKÇEN – Caner YENİDÜNYA, Ceza Hukuku Özel Hükümler, Adalet Yayınevi 2017, s.85

[82] CENTEL-ZAFER, s.455

[83] ÖZDERYOL s. 121

[84] ÖZDERYOL, s.122

[85] ÖZDERYOL, s.178

[86] ÖZDERYOL, s.208

[87] ARTUK – GÖKÇEN – YENİDÜNYA, CHÖH s.85

[88] GÜNEŞ, s.229

[89] 5728 Sayılı Temel Ceza Kanunlarına Uyum Amacıyla Çeşitli Kanunlarda Ve Diğer Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun     

[90] GÜNEŞ, s. 229

[91] GÜNEŞ, s.230,

Açıklama: Kanun maddesi ve başlığı aynen;

‘’ I – Görev ve ispat: (1) Madde 76 – (Değişik: 23/1/2008-5728/141 md.) (Değişik birinci fıkra: 22/12/2016-6769/189 md.) Bu Kanunun düzenlediği hukuki ilişkilerden doğan dava ve işler ile bu Kanundan kaynaklanan ceza davalarında görevli mahkeme, Sınai Mülkiyet Kanununun 156 ncı maddesinin birinci fıkrasında belirtilen mahkemelerdir. Bu Kanun kapsamında açılacak hukuk davalarında mahkeme, davacının iddianın doğruluğu hakkında kuvvetli kanaat oluşturmaya yeter miktar delil sunması hâlinde, korunmakta olan eserler, fonogramlar, icralar, filmler ve yayınları kullananların, bu Kanunda öngörülen izin ve yetkileri aldıklarına dair belgeleri veya tüm yararlanılan eser, fonogram, icra, film ve yayınların listelerini sunmasını isteyebilir. Belirtilen belge veya listelerin sunulamaması tüm eser, fonogram, icra, film ve yayınların haksız kullanılmakta olduğuna karine teşkil eder. ‘’

…Belirtmiş olduğumuz hak sahipliği karinesi dayanağını bu kanun maddesinden almaktadır.

[92] Zeynep ERVERDİ, Eser Sahipleri Meslek Birlikleri İle Üyeleri Arasındaki İlişki – Müzik Meslek Birlikleri Üzerinden Bir Değerlendirme, s.32

[93] GÜNEŞ, s.229

[94] Mustafa ATEŞ, Sahibi Ölen Fikir Ve Sanat Eseri Üzerindeki Mali Hakların Mirasçılara İntikali, Ticaret ve Fikri Mülkiyet Hukuku Dergisi, cilt:6 sayı:1 2020, s.47

[95] HGK’ nın 11.02.1983 t. 1981/4-70 K. 1983/123 sayılı kararının bir bölümü aynen;

… 5846 sayılı ( Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu )nun 14-19. maddeleri hükümleri, hem ( manevi hakları ) kimlerin isteyebileceğini ve hem de hangi hallerde ( manevi tazminat ) istenebileceğini ayrı ayrı hükme bağlamış bulunmaktadır. Kanun koyucu, adı geçen kanunun 16/f.2 hükmü ile bir eserin ( mahiyet ) ve ( hususiyetlerini ) bozan her türlü ( değişikliği ), o eser yönünden, manevi tazminat talebi için yeterli bir davranış saydığı gibi, diğer taraftan, eser sahibinin ölümünden sonra kimlerin “manevi tazminat” isteyebileceklerini de aynı Kanunun 19. maddesi hükmünde belirtmiş bulunmaktadır. Davacının, temellük eden bir kimse olarak, gerek BK.nun 162 ve 168. maddeleri hükümlerine göre, kendisine yapılan temlik sonucu ve ( işin mahiyeti ) icabı olarak manevi tazminat talebine hakkı bulunduğu gibi, ayrıca da Fikir ve Sanat Eserleri Kanununun 19. maddesi hükmünden kaynaklanan ( halefiyet ) nedeniyle de, keza, “manevi tazminat” talebine hakkı bulunmaktadır. Doktrin de aynı görüştedir. Manevi hakların çoğunun kullanılması, mali hakların kullanılmasıyla yakın bir bağlantı gösterir, bu itibarla, manevi haklar, ölümle sona eren “şahsiyet” haklarından farklı olarak, en az mali haklar devam ettiği sürece, o da devam eder. Binaenaleyh, mali bir hakkı devir alan kimsenin de eser sahibinin ölümünden sonra manevi hakları kullanabilme yetkisine sahip olduğunun kabulü icap eder. Esasen, mali haklarla manevi haklar arasındaki ayrım sun’i bir ayrımdır, mali hakların devri manevi hakların da kullanılmasını kapsar. Bilindiği üzere, “manevi haklar” ölenin terekesi dışında kaldığı için Fikir ve Sanat Eserleri Kanununun 19/F.I. hükmünde sayılan kimseler, manevi hakları, sırf mirascı sıfatını haiz oldukları için iktisap etmezler. Kanun koyucu, bunları ölen eser sahibine en yakın bağlarla bağlı oldukları için, ( en güvenilen kişiler ) olarak saymıştır…

[96] BAYINDIR, s.332

[97] GÜNEŞ, s.229

[98]  Madde 123 – (1) İspat aracı olarak yararlı görülen ya da eşya veya kazanç müsaderesinin konusunu oluşturan malvarlığı değerleri, muhafaza altına alınır.  (2) Yanında bulunduran kişinin rızasıyla teslim etmediği bu tür eşyaya elkonulabilir. (3) Muhafaza altına alınan veya elkonulan eşya ya da malvarlığı değerlerinin kıymeti tespit edilir.

İstenen eşyayı vermeyenler hakkında yapılacak işlem

Madde 124 – (1) 123 üncü maddede yazılı eşya veya diğer malvarlığı değerlerini yanında bulunduran kişi, istem üzerine bu şeyi göstermek ve teslim etmekle yükümlüdür.

[99] ALİMOĞLU, s. 46

[100] ALİMOĞLU, s.147

[101] Av. Baran Doğan, ( https://barandogan.av.tr/blog/ceza-hukuku/fikri-ve-sinai-haklar-mahkemesi-gorevine-giren-suclar.html )

[102] ALİMOĞLU, s. 147

[103] Dilek SALMANLI, Fikir Ve Sanat Eserleri Kanunu İle Korunan Haklar, Bu Hakların İhlali Halinde Açılabilecek Hukuk Davaları Ve Yargılama Usulü, Ankara 2013, s.120

[104] SALMANLI, s.121

[105] ALİMOĞLU, s.148

[106] İhtiyati tedbirin şartları MADDE 389- (1) Mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkânsız hâle geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hâllerinde, uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebilir. 

[107] EREL, s.364

[108] SALMANLI, s.105

[109]  4458 sayılı Gümrük Kanunu; md. 57 Aynen; Fikri ve sınaî haklar mevzuatına göre korunması gereken haklar ile ilgili olarak hak sahibinin yetkilerine tecavüz eder mahiyetteki eşyanın alıkonulması veya gümrük işlemlerinin durdurulması hak sahibinin veya temsilcisinin talebi üzerine gümrük idareleri tarafından gerçekleştirilir.

[110]  Madde 123 – (1) İspat aracı olarak yararlı görülen ya da eşya veya kazanç müsaderesinin konusunu oluşturan malvarlığı değerleri, muhafaza altına alınır.  (2) Yanında bulunduran kişinin rızasıyla teslim etmediği bu tür eşyaya el konulabilir. (3) Muhafaza altına alınan veya el konulan eşya ya da malvarlığı değerlerinin kıymeti tespit edilir.

İstenen eşyayı vermeyenler hakkında yapılacak işlem

Madde 124 – (1) 123 üncü maddede yazılı eşya veya diğer malvarlığı değerlerini yanında bulunduran kişi, istem üzerine bu şeyi göstermek ve teslim etmekle yükümlüdür.

[111] ALİMOĞLU, s.146

[112] ALİMOĞLU, s.147

“FİKİR VE SANAT ESERLERİ KANUNU’NDA DÜZENLENEN MALİ, MANEVİ VE BAĞLANTILI HAKLARA TECAVÜZ SUÇLARI (FSEK md.71/1, 71/2)” için 1 yorum

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.